Eğer bir ülkede 75 günde 7-9 yaşlarında 25 çocuk öldürülüyorsa,
Eğer bir ülkede basına, gazetecilere baskı, sansür ve yasaklar uygulanıyorsa,
Eğer bir ülkede insanlar öteki oldukları için Türk İslam sentezci sarayın zulmüne maruz kalıyorsa,
Eğer bir ülkede Alevilerin, Kürtlerin ve diğer kültürel kimliklerin eşit yurttaşlık ve eşit hakları halen inkar, imha ve asimilasyon politikalarıyla yok sayılıyorsa,
Eğer bir ülkede tek bir adam, seçilmiş padişahlık adına 76 milyonun geleceğini çalmaya yelteniyorsa,
Eğe bir ülkede gençlerimiz bugünü ve geleceğine dair endişeli ve işsizse,
Eğer bir ülkede barış yerine savaş isteniyorsa,
Eğer bir ülkede yoksulların hakkını çalanların, sömürenlerin hesapları sorulmuyorsa,
Eğer bir ülkede hukuk ve yargı Sarayın vesayetine girmişse,
Eğer bir ülkede işçilerin, emekçilerin sendikal ve örgütlenme hakları baskı altındaysa,
Eğer bir ülkede işçi ve kadın katliamlarını halen “fıtrat” diye bize yutturmaya çalışanlar varsa,
Eğer bir ülkede 90 bin cami yetmiyor diye, okullar bile mescitleştiriliyorsa,
Eğer bir ülkede özgürlük istiyoruz, özel hayatımıza müdahaleyi istemiyoruz diyenlere, haklarını için sokağa çıkan Gezi’nin çocuklarını öldürten siyaset ve öldüren katiller özgürse,
Eğer bir ülkede 30 yıldır akan kanın durması için demokratik, barışçıl bir çözüm yerine, ölümler üzerinden siyaset üretiliyorsa,
Eğer bir ülkede insanın ölü bedeni, çıplak olarak deşifre ediliyorsa, ya da bir genci cansız bedeni zırhlı aracın arkasına bağlanıp sürükleniyorsa, orada sürüklenen insanlık onurudur, o ülkede sürünen siyasettir.
Sürünen demokrasidir. Sürünen haklarımızdır.
Bu sürünmeye karşı, AKP’yi süpürmek için bu 1 Kasım’da OYUM HDP’ye…
