
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

“Gölgesi Yıldız Dolu: Metin Altıok Kitabı”nın yazarı ve şairin kızı Zeynep Altıok: Sivas’ta hunharca katledilen 35 insanımızı, onları öldürenlerin asırlardır körüklenen alevi düşmanlığı ile ayaklanmış İslam ideolojisinin eyleme geçirdiği cahiller olduğunu unutmayın ve onları eyleme geçiren derin devlete kanmayın.
Kitabınız Sivas katliamının 20. yılında çıktı. Kitabınız hakkında neler söylemek istersiniz?
Bu kitap aslında babamı kaybedişimizin 10. yıl dönümünde yayınlanan ve onu bu katliamdan bağımsız olarak yaşamıyla, sanatıyla da okura tanıtmak amacıyla hazırladığım bir armağan. Katliamdan bağımsız olarak Metin Altıok’u tüm yönleriyle anlatıyor. Kitabın sonu ise şairin yaşamının kabul edilemez hazin sonunu yani bir aydın katliamını tarihe ve gelecek kuşaklara aktarmak için hazırlanmış özel bir Sivas katliamı bölümünden oluşuyor. İşte, 20. yılda artık baskısı tamamen tükenmiş olan bu armağan kitabı, katliamın ardından geçen 20 yıllık hukuksuzluk sürecini de gözler önüne serebilmek için güncelleyerek yeniden okura sunduk.
» ‘Gölgesi Yıldız Dolu / Metin Altıok Kitabı’ ile okura nasıl bir mesaj vermek istediniz?
Bu kitabı hazırlarken amacım Metin Altıok’u tüm yönleriyle okura tanıtabilmekti. Bu katliamın unutturulmaması için onun ismi artık bir sembol. Tıpkı orada yitirdiğimiz Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Hasret Gültekin, Asaf Koçak gibi. Ancak Metin Altıok’u sadece bu katliamla anmak doğru değil. Onun 2 Temmuz 1993 yılına kadar edebiyat alanında şiiriyle edindiği yer, katliamda öldürülmüş bir şair olmanın çok ötesinde. Bu nedenle Metin Altıok’un gelecek kuşaklara tüm yönleri, yaratımı ve yaşamı ile tanıtabilmek önemli. İşte bu kitap öncelikle onun yaşamını ve kimliğini gözler önüne seriyor: Liseli sanat sever bir genç Metin, üniversiteli Metin, ağabey Metin, baba Metin, partili Metin, ressam Metin, şair Metin, devrimci Metin, öğretmen Metin...
» Metin Altıok’un kızı olarak, onunla kurduğunuz baba-kız ilişkisi hakkında neler söylersiniz?
Kısa ömrüne çok şey sığdırmış bir sanatçı babam. 52 yaş ise yitip gitmek için çok erken. En üretken döneminde onu bizden aldılar. Eğer yaşama şansı olsaydı halihazırda edebiyat alanında ulaştığı yerin nasıl bir gelişim göstereceğini bilmeyi çok isterdim. Öte yandan ömrünün 10 yılını hem de en zor dönemde 1980’den itibaren doğuda geçirmiş bir sosyalist aydın olarak onun bugün Türkiye’nin yaşadığı sürece ait değerlendirmesini duymak isterdim. Ben onunla geçiremediğim zamanlara çok yanıyorum. Daimi bir özlem içerisindeyim. Kısacık birlikteliğimizde benim çocuk yaşıma rağmen bana kattıkları çok fazla. Eminim yaşamı daha uzun paylaşsak daha insan, daha derin, daha ufku geniş biri olabilirdim. Ondan öğreneceğim çok şey vardı. Beni beğenmesini, benimle gurur duymasını isterdim, Ne yazık ki bunu hiç bilemeyeceğim.
» Bu ülkenin tarihinde büyük acılar var ve bu acılar bitmek bilmiyor…
Sivas katliamı bir siyasi ideolojinin kendinden olmayana gösterdiği nefret ve ağır şiddetin bir sonucuydu. Sevgili Genco Erkal’ın Sivas 93 eserinde kullandığı Goethe’nin bir sözüyle çok güzel özetleniyor her şey. “Hiçbir şey eyleme geçmiş cehalet kadar korkunç olamaz.” Ne yazık ki ülkemizin en önemli sorunu eğitim. Bu noktada cehaletin eyleme geçebilme halinin önüne geçebilecek yasal düzenlemeler, adalet sistemleri ve ehil yöneticiler olmadığı zaman ülkenin ileri gitmesi de mümkün değil. Bizde sorun iki boyutlu; eğitimsiz bir taban ve bunu kullanan devlet. Türkiye’nin kanlı tarihinde Sivas katliamı öncesinde yaşanan katliamlar ile yüzleşilmediği için Sivas yaşandı. Sistem o günden beri de bize yeni bir çözüm sunmadı. Sunamadı demiyorum. Sunmadı. Kini ve dini körükleyenlerin elinde kaldık. Bu anlayış güvercinlerimize mal oldu. Gazeteci cinayetlerine Hrant Dink eklendi. Bize düşen Roboski, Reyhanlı, Lice oldu. Muhalif olan aydınlar, gençler, avukatlar, aktivistler susturuldu. Basın sansürlendi. Gazetecilerimiz, vekillerimiz tutuklandı. Kurmaca delillerle mahkum edildi. Hakkını arayanlara uygulanan şiddet kanıksanmıştı ama yetmedi. Şehrini korumak isteyen çevrecileri, aydınlık çocuklarımızı öldürenler yüzümüze baka baka iştahla hep bana demeye devam ediyor. Sivas katliamına hayırlı olsun diyen başbakanın şiddet cumhuriyetinde yaşıyoruz. Babamı harlı ateşe atıp ellerini ısıtanlar daha dün ODTÜ’de direnen gencecik bir çocuğumuzu ateşe attılar. 20 yıl sonra bir arpa boyu gidememiş bir halde oturuyoruz. Ne diyebilirim şimdi “ben bu filmi görmüştüm” ya da “ ben demiştim” mi diyeceğim? Hayır elbette, “bu daha başlangıç mücadeleye devam!” diyeceğim. 21. yy’da insanlık suçlarında zaman aşımı uygulanan bir ülkeyiz. Artık mücadelemiz Sivas katliamı özelinde olamaz!
» Son olarak gazetemiz aracılığıyla paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
Sivas’ta hunharca katledilen 35 insanımızı, onları öldürenlerin asırlardır körüklenen alevi düşmanlığı ile ayaklanmış İslam ideolojisinin eyleme geçirdiği cahiller olduğunu unutmayın ve onları eyleme geçiren derin devlete kanmayın. Onlar barışı bilmezler!
***
“Artık sadece Sivas’ın adaleti için konuşmak bana zuldür”
Katliamın 20. yılında kitabım hakkında değil de katliam hakkında ne söylenebilir bilmiyorum. Bu anlamda söylenecek sözlerin tükendiğini, kelimelerin kifayetsiz kaldığını düşünüyorum. Başından itibaren yanlışlıklar komedyasını andıran hukuki sürecin ardından 20. yılda adaletle hiçbir şekilde buluşamamış olan bu insanlık suçunun zaman aşımına uğratılmış olması sözün bittiği yerdir. Yaşanan acının, hukuksuzluğun, insanlıktan uzak siyaset kuklalarının, vicdansızlığın, sevgisizliğin, hadsizliğin, yüzsüzlüğün hangi ucundan tutup da kelimeleri yettireceğiz. Elbette susmayacağız, mücadelemize devam edeceğiz ama artık satırlara sıkıştırmadan başka yollara ihtiyacımız var. Hesabı sorulmayan bir Sivas katliamının ardından güçlenen katliamcı zihniyet Sivas’ı tozlu raflara bıraktı taze acılara, kıyımlara yer açabilmek için. Faili meçhul bırakılan tüm siyasi cinayetler bir yenisine yer açabilmek içindi. Yanlışı kamuoyuna gösteren kalemler bir bir bu yüzden susturuldular. Türkiye bir ortaçağ zihniyetine, siyasi İslam ideolojisine teslim edildi. Proje başarıyla yürütüldü. Bugün artık sadece Sivas’ın adaleti için konuşmak bana zuldür.