
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Cumhuriyet döneminde onca çözüm vaatleri, AKP hükümetinin iki açılım bir çalıştayları şöyle dursun, Avrupa’da birçok ülke Aleviliği kendine özgü bir inanç resmen tanıdı ve inanç özgürlüğü ekseninde eşit haklara kavuşturdular.
Avrupa’da Aleviliğin resmen tanınması, bu ülkelerde bir devlet dininin olmaması, laiklik ilkesi gereği her inanç grubuna aynı mesafede durmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’de ise, devlet ve devletin Sünni-Vahhabi din kurumları eliyle topluma Sünnilik ve Vahhabilik dayatılma ve hâkim din olarak kılınmaya çalışılıyor. AKP ve Diyanet Aleviliği kendi dinsel referanslarına ve kaynaklarına göre yorumlayarak, resmi kalıba dökmeye ve kalıplarda betonlaştırmak suretiyle homojenleştirmek istiyor.
Bizzat başbakan ve Diyanet İşleri Başkanlığı Cemevinin ibadet yeri olarak görülemeyeceğini, ibadet etmek isteyenlerin camilere gitmesini telkin ediyorlar. Oysa, Avrupa ülkelerinde cemevi ibadetyeri statüsündedir. Bu tanımı Alevi kurumları yapmış olup, Avrupa devletleri ise bu tanımı tanımıştır.
Türkiye’de ise Alevilerin nerede ibadet edeceğine, nerenin ibadet yeri olacağını ve ibadet yeri tanımını Başbakan ve Diyanet yapıyor. Gerçek demokrasilerde ve gerçek laik ülkelerde bir başbakan, ya da bir kamu kurumu, kendisini ulema yerine koyarak, dini konularda ahkâm kesmez. Ahkam keserse de onu kamu görevinde alıp, Kilise’de çalışmasını önerirler. Bir başbakan ya da bir hükümet ya herkesin hükümetidir, Alevilerin ve diğer farklı inanç guruplarının da haklarını temsil etmek zorundadır.
Birgun.net