
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Pazar günü Almanya’da genel seçimler var. Merkel’in Genel Başkanı olduğu Hristiyan Demokrat Parti’nin seçimi alacak olması, muhalefetin zayıflığı ile birleşince seçim kampanyaları da renksizleşmiş durumda. Almanya’da seçimlere yönelik kamuoyu yoklamaları neredeyse bire bir çıkıyor. Anket sonuçlarıyla seçim sonuçları arasında ciddi farklılıklar olmuyor. Anketlere göre “Almanya'nın geleceği iyi ellerde" seçim sloganını kullanan iktidardaki Hristiyan Demokrat Parti CDU yüzde 40 ile birinci parti, ancak bu oy tek başına iktidar için yeterli değil. Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 26, Yeşiller yüzde 11, SOL Parti yüzde 8, Liberal Parti yüzde 6, Korsanlar Partisi ya da Almanya İçin Alternatif Parti (AfD) yüzde 4 oy alacak gibi gözüküyor. Oranlarda olası bir tek sürprizin sandığa gitmeyen yüzde 30’luk bir kesimin sandığa gitmesi olduğu belirtiliyor. Seçim barajı yüzde 5 olduğu için hem Liberal Parti, hem de Korsanlar Partisi kritik eşikteler. Nitekim geçen hafta Bavyera Eyaleti’nde yapılan seçimlerde Yeşiller yüzde 5 barajının altında kalmıştı! Eğer sonuçlar yukarıdaki gibi olursa, Merkel’in Başbakanlığı’nda Hristiyan Demokratlarla liberallerin koalisyon hükümeti devam eder. Merkel’le “bu kez büyük koalisyon yapmayacağım” diyen sosyal demokratların, Yeşiller ve Sol Parti ile üçlü bir koalisyon yapması teorik olarak mümkün gözükse de, bundan önceki seçimlerde olduğu gibi, bu seçimlerden sonra da oldukça zor. SPD’nin Sol Parti anti-patisi devam ediyor!
Almanya’da “iktidar alternatifi” partiler ciddi bir iddia kaybı yaşıyorlar. Hristiyan Demokrat Parti’nin ve Merkel’in sayısal üstünlüğü, psikolojik üstünlüğü de beraberinde getiriyor. Üçüncü kez başbakanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Angela Merkel böylece, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki, ilk başbakan Konrad Adenauer ve Helmut Kohl’den sonra en uzun süre başbakanlık koltuğuna oturan kişi olacak. Merkel’in gücü muhaleftin güçsüzlüğü ile de yakından ilgili. 1998-2005 yılları arasında Schröder Başbakanlığı’ndaki SPD-Yeşiller koalisyonunun “sağcı politikaları” ciddi bir erezyona neden oldu. Bir önceki dönem CDU-SPD büyük koalisyonu soldaki erezyonu daha da arttırdı. “Sosyal devlet” bu dönemlerde ve SPD desteğinde en minumum düzeye çekildi. Sol Parti’de yaşanan iç kriz ve Lafontain’in tasfiyesi, Berlin dahil “doğu’daki koalisyon hükümetlerindeki” başarısızlığı ise “sol hayalleri” tahrip etti! Küresel kriz korkusunun da etkisiyle SPD başta olmak üzere Yeşiller, Sol Parti ve sendikalar alternatif ve inandırıcı politikalar üretemediler. Yani “sol sağcılaşınca” meydan yalnızca “gerçek sağcılara” kaldı! Aslı dururken kopyayı tercih eden olmadı!
SEÇİMLERE DAİR BİR KAÇ NOT
14 yaş grubundan itibaren 54 milyon Alman, yani nüfusun yüzde 80'i internet kullandığı için Merkel başta olmak üzere, bütün liderler ve partiler sosyal medyayı geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde fazla kullanıyorlar. Her parti bunun için özel ekiplerle çalışıyor.
Yüzde 5 barajını aşamayacağı kesin olsa da, ırkçı Nasyonal Demokrat Parti (NPD) seçimlere kısa bir süre kala, özellikle göçmen kökenli siyasetçilere karşı ırkçı eylemleriyle öne çıkıyor. Örneğin NPD, Yeşiller Partisi'nin göçmen kökenli politikacılarına “Almanya’yı terk edin” diye mektup göndermiş. Mektupların altına da “Memlekete sevk özel görevlisi” imzası atılmış. Daha önce de, ırkçı NPD Gençlik Örgütü yabancılara prezervatif göndererek, “çoğalmayın” mesajı vermişti!
Pazar günkü yapılacak seçimlerde 850 bin Türkiye kökenli seçmenin oy kullanacağı tahmin ediliyor. Anketlerden göçmen oylarının yüzde 80’nin muhalefet partilerine gideceği anlaşılıyor. Almanya’daki göçmen oranı yüzde 20’lere ulaştığı için her partinin hem yönetim kademelerinde, hem de adayları arasında göçmenler var. Buna Hristiyan Demokrat Parti de dahil! Göçmenlerle ilgili seçim tercihindeki en önemli konu ise, Türkiye kökenli muhafazakarların, İslamcıların da oylarını SPD’ye, Yeşillere veya Sol Parti’ye verecek olmaları. İslam Toplumu Milli Görüş Vakfı yöneticileri bu konudaki yorumlarında çok rahatlar. Şöyle diyorlar: "Türkiye'de AKP'ye oy verebilen biri çok rahatlıkla burada sosyal demokrat bir partiye oy verebilir, Yeşiller'i tercih edebilir. Burada belirleyici unsur bizimle ilgili tutum ve yaklaşımları. Bizim önceliklerimizin öncelenmesi, sorunların çözüme kavuşturulmasıdır."