Üye Girişi
Son Makaleler

Başörtülü bacımızı cami avlusunda katletseler!
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

Küreselleşen Kerbela
“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

500 haftadır aynı yerde
27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..
Facebook
Haber Bülteni
AKP, adaletsizliğin adıdır
Yayınlanma Tarihi: Pazar, 11 Ağustos 2013

Ergenekon davasında verilen kararları “absürt, tutarsız, ölçüsüz, orantısız ve keyfi kararlar” olarak değerlendiren avukat Celal Ülgen, mahkemenin Merdan Yanardağ ile ilgili Yargıtay sürecini beklemeden tutuklama kararı vermesinin nedenini ise, Merdan Yanardağ’ın iktidarın her türlü etkisine ve baskısına boyun eğmeyen korkusuz tavrı olduğuna işaret ediyor. Avukat Ülgen’in konu ile ilgili kıyaslamalı değerlendirmesi de son derece anlaşılır: “Benzer yıla mahkûm olan ve tutuklanmayan veya benzer yıla hapse mahkum olup tahliye edilen sanıkların olması bizim bu düşüncemizi doğrulayan yan kanıtlardır. Kuşkusuz bu tür yaptırım uygulamaları keyfidir ve mahkeme bu keyfiliği bol bol kullanmıştır. Ancak en belirgin tezahürler Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’da görülmüştür…”
Kendisi de eski bir savcı olan CHP Milletvekili İlhan Cihaner’in bu konudaki değerlendirmeleri de bunu bir başka açıdan doğruluyor. Yanardağ’ın “atmadığı bir mesaj ve olmadığı bir toplantıdan” dolayı mahkum edildiğini söyleyen Cihaner, haklı olarak “bir müddet yakınlarımda bağımsız yargı, Yargıtay aşaması, derin devletle hesaplaşıldı, darbecilerden hesap soruldu demeyin; küfür ederim” demiş!
Cihaner’in bu açıklamasını okuyunca, aklıma kendisinin Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde Haziran sonunda yapılan duruşması geldi. Gerçekten de insanın küfür etmemesi için kendisini frenlemesi gereken bir dava… İlhan Cihaner’in "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla yargılandığı davanın neredeyse bütün kurgusu, kendisi için “cezai ehliyeti olmadığına dair” doktor raporu almaya çalışılan emekli bir polis memurunun kelimenin tam anlamıyla “deli saçması” ifadeleri üzerine kurulmuştu. Benim de izlediğim duruşmada akla izana gelmeyecek lafları “büyük bir ciddiyetle” dinleyen mahkeme heyeti, ne Avukat Turgut Kazan’ın iddiaları birer birer çürüttüğü muhteşem savunmasını dinliyor, ne de "Biz burada büyük bir kuşatmaya düşmüşüz" sözünü duymak istiyordu! Eğer Türkiye’de siyasi dengeler adalet ve demokrasi adına değişmezse bu mahkemenin de sonucu şimdiden belli. Bunun için ne hukukçu, ne de müneccim olmaya gerek var!
* * *
Türkiye’nin siyasal tarihinde yer alan bütün özel mahkemelerde olduğu gibi AKP döneminin “Özel Yetkili Mahkemeleri”nin kararları da siyasi iradenin isteğine göre şekilleniyor. Devleti kim kontrol ediyorsa da hukuğu da o kontrol ediyor ve “adalet” her daim siyasi iktidarın “ruhuna” göre tecelli ediyor, çünkü devlet her zaman “bir sınıfın diğer sınıflar üzerindeki baskı aygıtı” oluyor. Suç kavramı da görece bir şeye dönüşüyor. İktidar, karşısındaki güçleri mahkum etmek için kendisine göre suçlar üretiyor ve adalet cezalandırmada bir sopaya dönüşüyor… Böyle olunca da Ergenekon örneğinde gördüğümüz gibi, asıl dert herkese eşit bir hukuk uygulayarak örneğin, gerçek darbecileri, faili meçhulleri ortaya çıkarmak, katliamların gerçek sorumlularını ortaya çıkarmak olmuyor, hatta bunların üzeri örtülüyor. Asıl dert siyasi intikam olunca, adalet ve hukuk karşılığı olmayan kavramlara dönüşüyor… Daha sonra bu adaletsizlik gerçek tarihte ve insanların vicdanlarında mahkum edilse de sistem değişmediği ve yeni bir siyasal kültür yaratılmadığı sürece yeni adaletsizliklerin oluşmasının önüne geçilemiyor!
* * *
Twitter: @saracnecdet
Etiketler: ergenekon,akp adetlesliğin adıdır,necdet saraç,darbe,akp