
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

“Ah o eski Ramazanlar” ya da “ah o eski bayramlar” diye başlayan cümlelerde “eski” öncelikle abartılarak övülür ve yüceltilir. Bu abartılı övgülerde ve yüceltmelerde gerçeklerden hep ciddi bir kaçış vardır. Özlenen varmış gibi sunulunca, sunan da dinleyen de buna inanmış gibi yapar! “On bir ayın Sultanı” ilan edilen Ramazan ayı bu örneklerin tereddütsüz en başında yer alır!
Gerçi insan, katıldığı “iftar törenlerinde” sürekli konuşan Başbakan Erdoğan’ın söylediklerini dinleyince, kullandığı saldırgan dili ve üslubu görünce “eskiye rağbetin” nedenini daha iyi anlamaya anlıyor ama sonuç değişmiyor! Anti-Kapitalist Müslümanların düzenledikleri “yeryüzü iftar sofralarını” dışarıda tutarsak, iktidarın da, muhalefetin de düzenlediği “iftar törenlerinde” hamasetin, yalanın bini bir para!. Bu törenler, devleti yönetenlerle, dernekleri yönetenlerin bir tiyatro sahnesin de buluşmalarına dönüşmüş durumda…
* * *
Geçen yıl bu sahte gösteriye ilk adımı atan Alevilerin bir kısmı bu yıl bu işi daha da abartmış gözüküyorlar. Yalnızca Polat Otel’de verilen iftar da değil kastettiğim. Eskişehir’de ve Gaziantep’teki gibi köklü bazı Alevi dernekleri bile bu oyuna dahil olmuş gözüküyor. İktidar da bunu alıp bir güzel kullanıyor. Alevi Bektaşi Federasyonu ve Cem Vakfı, Çarşamba akşamı Polat Otel’de düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Gül ile, Başbakan Yardımcısı Arınç’ın da katıldığı iftar davetine katılmayarak büyük bir ayıbın oluşmasını son dakikada önlediler. Suça ortak olmaktan kurtuldular. Çok da iyi yaptılar.
Nitekim “iftar töreninden” yansıyanlar bunu gösterdi. Birincisi, bu iftarın Alev toplumuyla da, Alevilerle de hiçbir ilgisi yok. İftarı düzenlediği söylenen “Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu”nun Alevi toplumunda hiçbir karşılığı yok. Kullandıkları isim bile çalıntı! “Alevi Bektaşi Federasyonu” gibi uzun yıllara yayılan bir mücadele sonucu kurulmuş bir kuruluşun isminin önüne “Anadolu” kavramını koymuşlar!
İftarda söylenenler ise kulağa hoş gelse de karşılıklı yalandan öteye geçmeyen boş laflar. Bu hem Aleviler adına konuştuğunu söyleyenler için, hem de devlet adına! Üçüncü köprüye konan Yavuz Selim ismini “bu ismi mutabakat halinde koyduk” diyerek bizzat kendisi açıklayan Cumhurbaşkanı Gül, arkasından da Alevilerin yanına gelip "Bu ülke hepimizindir. Hepimiz de eşit vatandaşlarız, hiç kimsenin üstünlüğü yoktur” diyen söylediğine acaba kendisi inanıyor mu?
Mecliste çoğunluk kendilerinde, Meclis Başkanı da, Cumhurbaşkanı da kendilerinden. Örneğin Cemevlerinin yasal olarak ibadethane olmasını engelleyen kim? Üstelik bu konuda hem CHP’nin hem de BDP’nin yazılı kanun teklifleri de orta yerde duruyor!
İbadet, ibadet diyorlar ya, bu aralar en iyi ibadet, yüzlerin yalandan gerçeği dönmesi olsa gerek!