
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Pazartesi günkü yazımı “1 Nisan 2014 sabahı Gezi havasıyla uyanmak için sandık ittifakı şart” diye bitirmiştim. Yerel seçimlerde “iktidar alternatifi bir blok hareketi” yaratarak sandıkta ittifak yapabilmek için adaylar kuşkusuz çok önemlidir. Ancak bu ittifakın kimin etrafında yapılacağı da bir o kadar önemlidir. Şu an iktidar karşısındaki konumlanmış mevcut resme MHP’yi bu kulvarın dışında tutarak değerlendirirsek niceliklerine bakmadan dört ana eğilimden bahsetmek mümkün. Birinci ve en güçlü eğilim, içinde farklı renkleri de barındıran CHP’dir. İkinci ve en dinamik eğilim Kürt Hareketi yani BDP, üçüncüsü ise İP ağırlıklı “Milli Merkez” hareketidir. Dördüncü eğilim ise devrimci sosyalist harekettir. Emek hareketi ve Alevi hareketi de bu dört eğilim içinde, ayrı birer odak olmaktan daha çok, nicel ve nitel birer güç olarak yer almaktadırlar…
Peki bu çok parçalı ve hepsi birbirinden daha dominant olan bu eğilimler bir araya gelebilir mi? Kolay değil ama gelebilirler. Nitekim bu eğilimlerin tümü, bazen ağırlıkları artsa da, azalsa da 2008 Kasım’ında Ankara’da başlayan ve en sonuncusu geçen ay Kadıköy’de yapılan Alevi mitinglerinin tümünde bir araya geldiler. Aynı şey geçen ay Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun Gezi Direnişi ile dayanışma için Köln’de düzenlediği mitingde de görüldü. Milliyetçi ve sağcı vesayetten kurtarılan Türk bayrakları ile Kürt hareketinin pankartları ve bayrakları aynı alanda yan yana yer aldı. Atatürk ile Deniz Gezmiş ya da İbrahim Kaypakkaya portreleri birlikte dalgalandı. Onların hemen yanı başlarında ise Pir Sultan ve Hacı Bektaş Veli portreleri vardı. İşçi Partisi’nin, TGB’nin bayrakları ÖDP, TKP bayrakları ile CHP bayrakları ile yan yanaydı…
Aynı şey Gezi direnişlerinde de fazlasıyla görülmedi mi? Hatta bu farklılıklar, saldırılara ve biber gazına karşı artık birçok yerde örgüt pankartlarını taşımadan yan yana yürümeyi bile sağladı. Gezi direnişlerinde Taksim gibi, Kızılay gibi merkezi meydanlardan, semtlere, mahallelere doğru gidin oralarda Türk bayrağı dışında kayda değer bir örgüt bayrağına rastlamak oldukça zor. Örneğin, İstanbul’da Kadıköy’de, Ankara’da Dikmen’de, Mamak’ta, İncirli de olduğu gibi…
Gezi Direnişi’ni başlatan ve yol yürürken kendisini yapılandıran, bugünlerde de iktidar tarafından neredeyse “Gezi terör Örgütü” olarak sunulmaya çalışılan “Taksim Dayanışması” bütün bu eğilimlerin yansıması değil mi? Gezi Parkı Forumları’nda bir araya gelenler, uzaydan gelmediler, direnişin kendi dinamizminden süzülüp ortaya çıktılar. Üstelik hepimize yeni şeyler öğrettiler. Hatta “dört birbirine benzemez eğilimin” eylemde, sokakta, meydanda yan yana geldiğinde adalet, eşitlik ve özgürlük talep ederken aslında epeyce birbirlerine bezediklerini de gösterdiler…
Yani uzun lafın kısası, sokakta gerçekleşen bu ittifakı sandığa taşımak gerekiyor. Abdullah Can Cömert’in, Ethem Sarısülük’ün ve Ali İsmail Korkmaz’ın annelerini Ali İsmail’in cenazesinde bir araya getiren “kader” bu güçleri sandıkta da bir araya getirmek zorunda. Acının ve adaletsizliğin yarattığı kader, gencecik insanları öldüren, gözlerini kör eden, binlercesini yaralayan iktidardan ancak bir araya gelerek, hesap sorma şansını yakalar! Bu ittifak bu ülkede “en alttakilere” biçilen rolün sona ermesini, yeni bir siyasal iklimin başlamasını sağlayabilir. Tabi bunun olabilmesi için, bu dört eğilimin üzerinde anlaşabileceği bir politik platforma ihtiyaç var. Bu mümkün mü? Ortak bir politik platform yaratılabilir mi? Bunu da cuma günü tartışalım…