
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Mısır’da Müslüman Kardeşler üzerinden verilmeye çalısılan demokrasi dersi, boş ve anlamsızdır, çünkü ne Müslüman Kardeşlerin kendisinden ne de siyasal İslamdan demokrasi çıkarabilirsiniz... Türkiye dahil bugün İslam coğrafyasında yaşanan kargaşanın asıl nedeni İslam’in kendisidir!
İslam coğrafyası çatışmaların en yoğun olduğu yerlerin başında geliyor. İslam için ne kadar ''barış' dinidir denirse densin bugün en fazla insan Islam coğrafyasında ve İslam dini için öldürülüyor. Bunun nedeni ile ilgili birçok gerekçeyi kuşkusuz ardı ardına sıralayabilirsiniz ama en önemli gerekçe tereddütsüz olarak öldürme eylemini gerçeklestiren kişiye, gruba, örgüte göre, öldürülen kişinin, mezhebin, tarikatının ''İslamı yanlış yorumlayarak'' amacından saptırmasıdır! Bu gerekçe öldürülme için yeterlidir!
Kuşkusuz dinlerin neredeyse tümünde kendisi gibi düşünmeyeni ''öldürm'' hep vardır. En son Myanmar ile Sri Lanka'da yaşananlar ortadadır... Oysa, Budizm’de ''laf düzeyinde'' saldırganlığa ve şiddete yer yoktur! Budist öğreti saldırganlığı reddeder, hatta saldırganlıktan kurtulmak icin meditasyon yoluyla müdahalede bile bulunur, ''şefkat aşılanır''! Sonuç ne? Myanmar ile Sri Lanka'da ''azınlık'' ve ''barışçıl'' olan Müslümanlar öldürülüyor.
Aynı şey Hıristiyanlık için de geçerlidir. Hıristiyanlıkta güçlü bir pasifist damar hep vardır. Bu yüzden İsa, ''düşmanlarınızı sevin ve size eziyet edenler için dua edin'' demiştir. Ancak siyasal olarak çıkış noktası din olunca o zaman söylenen her şey lafta kalır. O güzel, süslü barış ve kardeşlik cümleleri yerini bir anda şiddete ve kana bırakır. Çünkü bütün iktidarlar şiddetten beslenir. Hele hele muktedir ve güçlü devletler daha fazla beslenir. Diktatörlerin, sessiz çoğunluk karşısında sürekli gülen o bakışlarının, kendilerine karşı yükselen ilk itirazlarla birlikte nasıl gerildiğini ve her sözün nasıl küfre dönüştüğünü lütfen gözlerinizin önüne getirin.
Eğer diplomatik bir dili bir kenara bırakırsak bütün dinler, diğer dinleri fiili olarak kötüleme üzerine kurulmuştur. Çünkü savunduğu din 'üstün dindir'' ve bu üstünlüğü korumak ve yaymak asıl görevdir! Şiddet bazen ''Haçlı seferleri'' ile bazen de ''cihat'' yoluyla meşru olur! Öldürme için haklı gerekçe hemen bulunur, hatta bu uğurda ölen ''sorgusuz sualsiz'' hemen ''cennete'' gönderilir!
* * *
İşimize gelse de gelmese de Hıristiyan dünya şiddeti, dış ve iç çatışmayı laiklik veya sekülerizm sayesinde önemli ölçüde aşmıştır. Çünkü kapitalizmin dini ''para''dır. Bu yüzden Citybank’ın sermayesinin Suudi sermayesi olmasının olumsuz hiç yanı olmamıştır. Demokrasinin ''d''si ile bile uzaktan yakından ilişkisi olmayan ama kendisine para ve güç kazandıran Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar el üstünde tutulan örnek ülkeler olurken, bunun tersi tavır içinde olan Libya, Cezayir, Tunus, Suriye gibi ülkeler ise hemen ''anti-demokratik'' ülke oluverirler...
Kapitalizmi kurumsallaştıran, dini değil, yalnızca dinin iktidar isteğini laiklik veya sekülerizm uygulamasıyla toprağa gömen ''Hıristiyan Batı Dünyası''nda bu yüzden dini çatışmalara artık pek rastlanmaz! Yani, bütün İslam coğrafyasında din ve kurumları devletin kurumsal yapısı dışına çıkartılmadığı, İslam’da bir iç reform yaşanmadığı sürece kargaşa ve ölüm bitmez. Türkiye’de ve Mısır’da sosyal patlamalara neden olan gerekçelerin başında bu gelir... Toplumsal alan da, kamusal alan da hep dini yaklaşıma uygun olarak düzenlenmek istenir. Bu düzenleme isteği ise kesinlikle otoriter yöntemlerle beslenir. Darbe geleneği bile doğrudan dinden beslenmeye başlar. Bundan kimse kaçamaz ve din, iktidar için açıkca devreye girdi mi her yer Mısır gibi olur. "Millet" deyince, ''millet iradesi'' deyince Mısır’da da, Türkiye’de de yalnızca "anasır-ı İslamcılar" ve onların iradesi anlaşılır! Bu yüzden, Mısır’da Müslüman Kardeşlerin oynadığı 90 yıllık rolü, bizde de Diyanet İşleri Başkanlığı oynar. Bundan dolayı Mısır’da Müslüman Kardeşler‘in, bizde AKP ve Diyanet’in rolü birleştirici değil, ayrıştırıcıdır. Sonuç şudur; Demokratik ve özgürlükçü bir Türkiye için Diyanet’in kaldırılması ve laiklik uygulaması teorik bir tartışmanın ötesinde hayati bir öneme sahiptir...