English French German Italian Japanese Chinese Russian Spanish
Üye Girişi
Kullanıcı Adı :
Şifre :
Son Makaleler
Ali KENANOĞLU
Başörtülü bacımızı cami avlusunda katletseler!

Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

Turan ESER
Küreselleşen Kerbela

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

Ali KENANOĞLU
500 haftadır aynı yerde

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Facebook
Haber Bülteni
Ad Soyad :
E-Mail :
Siyasal İslam çöktü!
Yayınlanma Tarihi: Pazar, 07 Temmuz 2013
Siyasal İslam çöktü!

Mısır’la ilgili en çarpıcı değerlendirmelerden biri Esad’a ait. “Mısır’da olan şey, siyasal İslam denen şeyin çöküşüdür. Dünyanın her yerinde dini siyasal emellerine alet eden herkesin akıbeti de bu olacaktır. Müslüman Kardeşler’in performansı halkın onların yalanlarını görmesini sağladı” dedi. Son derece doğru bir tespit.

Ortadoğu’da siyasal İslamın simgesi olan “Müslüman Kardeşler”, yaklaşık 90 yıla uzanan “anlı şanlı” tarihini bir yıl içinde çok hızlı bir şekilde harcayıp bitirdi. Mevcut durumu “darbe” olarak da nitelesek bile, iki yıla yayılan sokak referandumu önce Müslüman Kardeşleri sokakta iktidara taşıdı, arkasından da iktidardan indirdi.

Kur’an’ın ve Sünnet’in kılavuzluğunda modern bir İslam toplumu kurmak için yola çıkan Müslüman Kardeşler, Afganistan’dan Fas’a kadar uzanan geniş İslam coğrafyasında özellikle sosyalist sistemin çökertilmesinden sonra tam bir efsaneye dönüşmüş ve “Arap Baharı” diye hepimize yutturulmaya çalışılan “kara kışın” simgesi olmuştu. Adalet, eşitlik, paylaşım ve tabi özgürlük talepleri muhalefet iken prim yapıyordu. Mısır’da tek parti diktatörlüğü vardı. Irak da ondan farklı değildi. Koca bir coğrafyada alternatif olarak yalnızca onlar vardı. Türkiye’de ise “büyük abi” Erdoğan. Erdoğan’da bir efsane gibiydi. Hamas bile “onların uğruna” yıllarca yan yana olduğu Esad’ı satıvermişti… Fazla değil, iki yıl İslam ülkelerinden seçim yapılsa Büyük Ortadoğu Projesine de uygun olarak Erdoğan “başkan”, Mursi ve benzerleri de “başkan yardımcısı” seçilebilirlerdi…

Ancak olmadı. Olmazdı da! Ve muhalefette prim yapan bütün yaklaşımlar yalnızca bir yıllık iktidarda tuzla buz oldu. Müslüman Kardeşler, turizmi tamamen öldürdüler, kimlikler arasında ayrılığı körüklediler, devletin bütün kurumlarına operasyonları hızlandırdılar ve bunun yerine refah ve huzur diye İslami bir hayat tarzını dayattılar. İşin doğrusu başkası da olmazdı! Çünkü siyasal İslam iktidarı ele geçirdiğinde gözü kendi hedeflerinden başka bir şey görmez. Eşitlik, adalet, özgürlük hepsi havada kalır. Bir tek kriter vardır; İslamın hangi yorumu iktidarı ele geçirmişse o yoruma göre düşünmek, o yoruma göre yaşamak! Çünkü İslam, hem dünyevi, hem de ruhani bütün hayatı zaten planlamıştır! Çünkü İslam bir devlet dinidir ve iktidar için vardır! İktidar olduğunda artık yeni bir arayışa ihtiyaç kalmamıştır. Daha önceden lafı edilen demokrasi ve özgürlük gibi kavramlar ya da laiklik veya seküler bir devlet yapısı gibi kavramlar, artık geride kalmıştır… Bunlar hemen demode olmuştur! Çünkü, siyasal İslam ile demokrasi mıknatısın iki ucu gibidir, birbirlerini çekmezler, tersine birbirlerini sürekli iterler.

* * *

Bu genel doğru bütün İslami modeller için geçerlidir. Demokrasi ve İslam deyince, İslami çevreler tarafından hemen öne çıkartılan “Medine Vesikası” örneğine takılıp kalmayın. Bütün inançları ve kimlikleri bir arada “eşit” tuttuğu iddia edilen Osmanlı’ya ise hiç kanmayın! Diyebilirsiniz ki, “ama Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde” İslami bir model uygulanıyor.” Evet, doğru uygulanıyor ama iki nedeni var: Birincisi para, ikincisi de yine para. Emperyalist ülkelerle yine petrol, dolayısıyla para üzerinden yürüyen derin ilişki!

Adına ne derseniz deyin, “İslam, siyasal İslam, İslamcılık ya da din” eğer devletin kurumsal yapısı dışına çıkartılmazsa, İslam kendisini her defasında iktidar için yeniden üretir ve her üretimde yeni bir düşman yaratır. Bu nedenle bu işin bir tek panzehiri vardır: Laiklik! Onun adına sekülerizm de diyebilirsiniz, farketmez! Eğer modern bir toplum yaratacaksınız laikliği benimseyeceksiniz, dini ve dini her gün yeniden üreten Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumları mutlaka lağvedeceksiniz, devletin kurumsal kimliği dışına çıkaracaksınız. Şiddet içermeyen bütün inançlara, ibadet şekillerine ve ibadethanelere kamu desteğini çekerek kayıtsız koşulsuz izin vereceksiniz. İnancı kendi “cemaatlerine” bırakacaksınız! Bundan da korkmayacaksınız! Kendinize göre yeni bir “devlet dini” yaratma sevdasından vazgeçeceksiniz! Gezi direnişlerinden sonra, bu kez de Mısır’da karizması çizilen siyasal İslam, İslamla demokrasinin yan yana olamayacağını yaşayarak öğrenmiş olsa da “İslami iktidar” sevdasından kolay kolay vazgeçmeyecektir. Şimdi bunu görerek ve yan yana yaşayacağımız bilerek hareket etme ve laikliği / sekülerliği daha fazla öne çıkarma zamanıdır. Özellikle bir süredir laiklik konusunda ağzını açmayan CHP’nin artık konuşma zamanıdır!

Etiketler: mısır,siyasal islam,müslüman kardeşler,chp