
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Madımak Oteli önündeki güvenlik önlemlerini görünce, aklınıza ister istemez televizyonlara yansıyan o vahşi görüntüler geliyor: Tekbir getiren binlerce insanın hemen arkasından “yakın ula yakın” diye bağırmaları… Katliam sırasında yakılan insanları korumayanlar, aradan 20 yıl geçtikten sonra o insanların yaktığı oteli korumak için büyük gayret içindeler. Büyük barikatların hemen arkasına da yüzlerce polis etten duvar örmüş gibiydi… Bu resim bile insansın canını acıtmaya fazlasıyla yetip artıyordu. Binlerce insan haklı olarak soruyordu: “20 yıl önce neredeydiniz?”
* * *
2 Temmuz 1993 tarihinde yapılan katliamın üzerinden yirmi yıl geçmiş olsa da vicdanlarda katliam bütün vahşetiyle yerini koruyor. Yargı önüne çıkartılmış 190 kişiden 39'unun müebbet hapis cezası alması vicdanları rahatlatmamış. Çünkü katliamın siyasi sorumluları yargı öne çıkartılmamış, 20 yıl sonara bugün bu yüzden bir iş günü olmasına rağmen binlerce, on binlerce insan “gün gelecek devran dönecek katiller halka hesap verecek” diye yürüyorlardı. Yani, adalet için yürüyüş 20 yıldır hız kesmeden büyüyerek devam ediyordu…
Dün Sivas’ta Pir Sultan Abdal Cemevi önünden Madımak Oteli’nin önüne kadar yürüyen her yaştan binlerce insan ne yeni açılım vaadini, ne de başka bir vaat duymak istiyordu. Katliamı protesto etmek için Kars’tan, Mersin’den, İstanbul’dan, Köln’den Madımak önüne gelen binlerce insan Madımak Oteli’nin mutlaka müzeye dönüştürülmesini istiyordu. Otelin kamulaştırılması, “Madımak Oteli” isminin “Bilim ve Kültür Merkezi” olarak değiştirilmiş olması hiçbir Aleviyi tatmin etmemiş durumda… Şurası çok açık; İktidar eğer Alevileri anlamak ve Alevi sorunlarını çözeceğiz diyorsa “buyurun önce bu adımı atın” talebi oldukça güçlü. Kürsüde konuşanlar da, mitinge katılanlar da bu talebi yüksek sesle dile getirdiler.
* * *
Son iki yıldır “sizi Madımak önüne yürütmeyiz” diyen, anma için Madımak Oteli önünde toplanan insanların üzerine gaz bombası attıran Vali gitmiş yerine başka bir vali gelmişti. Kurulan barikatlar hemen kaldırılıyor, polis yürüyen herkese çok “sıcak” davranıyordu. Bu “sıcaklığın” yalnızca Vali’nin inisiyatifi ile oluşmadığı, iktidarın en tepesinden talimat alındığı anlaşılıyordu. Nitekim aynı şey, AKP’nin geçen hafta yeniden devreye soktuğu “ikinci Alevi açılımı” için de fazlasıyla geçerliydi. Bütün bunların arkasında ise Gezi direnişinin olduğunu söylemek abartı olmaz. Anlaşılan o ki bütün ülkeye yayılan Gezi direnişinin yarattığı atmosfer ile en son Lice sonrası yaşananlar hükümetin ve AKP'nin gözünü ciddi korkutmuş… Meydanı dolduran on binlerce insan da bunu görmüş gözüküyordu. Çünkü mitingin en önemli sloganlarından biri de, “hükümet istifa” ile bütünleşen “diktatör istifa” sloganıydı…
* * *
Ağırlığını Aleviler oluştursa da, herkes oradaydı: Sünniler, Türkler, Kürtler, CHP’liler, ÖDP’liler, ESP’liler… Atılan sloganlardan, işin doğrusu kimin hangi bayrağı taşıdığının bir öneminin kalmadığı da görülüyordu. Tıpkı Taksim gibi, tıpkı Kızılay gibi… İnsanların ortak isteği mevcut iktidarın gitmesi ve artık bu ülkede adalet, eşitlik, kardeşliğin yeniden tesisi edilmesi üzerine kurulmuştu… Son haftaların “klasik” söylemi Sivas’ta da rahatça tekrarlanabilirdi: Korku duvarı burada da yıkılmıştı! Mitinge katılan Sivaslıların çokluğu bunu gösteriyordu. Belki de bu yüzden “Faşizme karşı omuz omuza” sloganı ile “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı en az “Sivas’ı unutma, unutturma” sloganı kadar güçlü atılıyordu…
Ülkenin içine girdiği yeni siyasi atmosferin etkisi, Sivas Demokrasi Platformu ve Alevlerin 20 yıllık ısrarı ile birleşince yalnızca katliamı protesto edenlerin sayısını ve haklılığını öne çıkarmıyordu. Sivas Valisi’nin yanı sıra, aralarında Sivas Belediye Başkanı, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Odaları başkanlarının da olduğu birçok dernek temsilcisinin ister vicdanlarının sesini dinleyerek, isterse başka yapacak bir şeyleri kalmadığı için, nasıl olursa olsun Madımak Oteli önüne gelip karanfil bırakmaları bir başka gerçeği öne çıkarıyordu. Bu gerçeğin adı “yüzleşme” idi! 20. yılında bir kez daha anladık ki, kimsenin gücü gerçeğin gücünden daha etkili olamaz. İstediğiniz kadar gerçeklerden kaçmaya çalışın, gerçek sizin asla peşinizi bırakmaz! Bu yüzden Sivas’ta da “dış mihrak” edebiyatını hemen bırakmalı ve “toplumsal barışa” Madımak’ı müze yaparak başlamalı!
saracnecdet@hotmail.com