
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Bu çığlık Irak Parlamentosu'ndaki Ezidi Milletvekili Viyan Daxil’in çığlığı! Kimi onlara “Yezidi” dese de onlar kendilerini “Ezidi” olarak adlandırıyorlar. IŞİD şimdi Irak’ta onlara saldırıyor.
Viyan Daxil, Irak Parlamentosu’nda gözyaşları içinde Şengal bölgesinde 'La ilahe illallah' diyerek katledildiklerini anlatırken, adım adım geliyorum diyen süreci de özetliyor ve şöyle diyor: “Nasıl ki Irak'ın diğer bölgelerinde Şia, Sünni, Hıristiyan, Türkmen, Şebek halkı katledildiyse, şimdi de Ezdilere saldırıp öldürüyorlar.” Sonra da ekliyor: “Sizden rica ediyorum Sayın Başkan, sayın kardeşlerim, siyasi çelişkileri bir tarafa bırakın ve halkıma yardım edin...”
Gözyaşlarına ve “yalvarmalar”a rağmen Irak’ta ele geçirdiği bölgelerde arkasında binlerce ölü bırakan IŞİD’in ilerlemesi sürüyor. Siyasal İslam’ın fıtratında “ayrımcılık, mezhepçilik ve katliam” olduğu için Ezidi milletvekilinin feryadına rağmen bu sürecin “rica” ile durmayacağı ve çözülemeyeceği çok açık… IŞİD'çi çeteler, Suriyeden sonra Irak'da Musul, Telafer ve Kobani’deki halklara ve farklı inanç gruplarına karşı gerçekleştirdiği saldırı ve katliamlarını bu kez de Şengal'de Ezidilere karşı yapıyorlar. Öldürülüyorlar, kadınları kaçırılıyor, yüzlerce yıldır üzerinde yaşadıkları toprakları terk etmeleri isteniyor… AKP iktidarının halen terör örgütü diyemediği ve 49 Türkü MusuI’da rehin tutan IŞİD saldırılarından dolayı yaklaşık 50 bin kişinin Sincar dağlarına sığındığı, orada da açlık ve susuzlukla yüz yüze kaldığı belirtiliyor…
* * *
Din ile iktidar ya da din ile devlet yan yana gelince tam da böyle sonuçlar ortaya çıkıyor. Din ile devlet ayrı değilse, laiklik ya da seküler yaklaşımlar bir siyasal ve toplumsal kültüre dönüşmemişse bu sonuç kaçınılmaz oluyor ve “makûs talihe” dönüşüyor! Tıpkı 56 İslam ülkesinin tümünde olduğu gibi!
56 İslam ülkesinin demokrasiden, hukuktan, adaletten bu kadar uzak ve bu kadar zalim olması tesadüf değil. “Din” ısrarla iktidarı isteyip, dini bir devlet kurmak isteyince İslam, Hıristiyan, Budist olmak sonucu değiştirmiyor. Daha “dün” Budistlerin hakim olduğu Sri Lanka ve Myanmar örnekleri orta yerde. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Hıristiyanların yaptıkları da… Ancak bu gerçek İslam coğrafyasının tümünde, şimdi Türkiye’yi de içine alacak şekilde ortak bir “siyasi kalıba” dönüşmüş durumda. 56 İslam ülkesinin neredeyse tamamında yaşanan çatışmaların kaynağı dinin iktidar olmasından ya da dinin iktidarı istemesinden kaynaklanıyor. Kimin bu işte ne kadar parmağının olduğunu, kimin İslami ülkeleri bu sürece dahil etmek istemesinin de hiçbir önemi kalmıyor. “İslamı en iyi ve en doğru yorumuyla” temsil ettiğini iddia eden siyasi gruplar kendileri gibi inanmayan ve düşünmeyen hiç kimseye hayat hakkı tanımıyor. IŞİD bunun son örneği…
Çünkü siyasal İslam “doğası gereği, dindar, kindar ve ırkçı” insanlar yetiştiriyor. Siyasi iklim de ona uygun olarak şekilleniyor. Kan, gözyaşı ve vahşet de bu sürecin “doğal bir parçası” oluyor. Yalan ve talan ise meşru bir hale geliyor… İktidarla ya da iktidar isteğiyle bütünleşen din, yarattığı bu insan tipine uygun olarak “ötekiye” karşı öç alma duygusu ile yanıp tutuşan insan tiplerini de beraberinde yaratıyor… Vatandaşlık, yurttaşlık gibi modern kavramlar yerini, adı konulsa da konulmasa da fiili olarak “kulluğa” bırakıyor…
IŞİD ve AKP örneği bu konuda oldukça öğretici: AKP ne yaptı? Erdoğan ne yapıyor? Sürekli ayrıştırıyor. Kendisine benzemeyenleri hedefe oturtuyor… “Benim için Gürcü’dür diyenler oldu. Çıktı bir tanesi affedersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu” diyen Erdoğan daha dün, “Kılıçdaroğlu Alevi, Demirtaş Zaza, İhsanoğlu yabancı” dememiş miydi? Önceki gün “affedersin Rum” diyen kimdi? BDP’lileri aşağılamak için “bunlar Zerdüşt” diyen de Erdoğan değil miydi? Bu ayrıştırma siyasal İslamcıların doğasında var: Zazaların Kürt olmadığına vurgu yapmak ya da “Almanya’dakiler Alisiz Aleviler” demek bu yaklaşımın kaçınılmaz bir sonucu!
Şimdi dönüp IŞİD’e bakalım. IŞİD Suriye ve Irak’ta ne yapıyor? Önce “içinizde Alevi olan var mı” diye sorarak Alevileri ve Şiileri kesti. Sonra Kürtlere saldırdı. Arkasından Türkmenler, şimdi de Ezidiler. Bu engellerin hepsini aşarsa yarın da kendi içinden yaratacağı yeni düşmanlara saldıracak. Bu kaçınılmaz! Çünkü bunların dinle bütünleştirdikleri iktidar kaçınılmaz olarak “tekçilik” üzerine kurgulanmış durumda! Yani Erdoğan’ın ısrarla “ben ben” demesi, dağa taşa her yere ismini yazdırması da asla tesadüf değil…
Pazar günü sandığın bizi bu tekçilikten kurtarması dileğiyle…