
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Madımak Katliamı’nın 21’inci yılında geçmişin karanlıklarıyla ve katliamlarıyla yüzleşememiş Türkiye’de “Halk ilk kez Cumhurbaşkanı seçecek” imiş! Ankara’ya demokrasi gelmiş!
Kocaman bir yalan! Bu bir ilk değil, ikinci denemedir! 12 Eylül darbecileri, 7 Kasım 1982 yılında silahların gölgesinde yapılan halkoylaması ile hem darbe Anayasası’nı kabul etmiş hem de darbeci General Kenan Evren’i halkın yüzde 91.37’sinin ise “Evet” oyu ile Cumhurbaşkanı seçmiştir. Şimdi ise 12 Eylül darbesinin ürünü olan Anayasa’nın gölgesinde halk ikinci kez cumhurbaşkanı seçecektir.
12 Eylül Anayasası demokratik, katılımcı ve çoğulcu değil, aksine bir cunta anayasası olduğu için halkın cumhurbaşkanlığına seçimi muhalefeti dışlayan ve halkı “ehlileştirilmiş” seçmene indirgemekteydi.
Bu seçimde de benzer biçimde halk, kendi adayını gösteremeyecek; partiler kendi adaylarını halkın önüne koymayacaktır.
Çünkü 12 Eylül Anayasası’na göre sadece TBMM’de grubu ve 20 milletvekili imzası olan partilerin cumhurbaşkanı adayı gösterme hakkı var! Bu antidemokratiktir. Bu durumda sadece üç parti bu hakka sahiptir.
Türkiye’de seçme ve seçilme hakkı “serbest” ve “adil” değildir. Halk kendi seçeneklerini özgürce ortaya koyamıyor. Adayların belirlenme sürecinde Türkiye halklarının görüşlerine, küresel güçlerin görüşleri kadar değer verilmemektedir.
Ayrıca Türk-Sünni İslam Sentezci devlet ideolojisi Alevilerin siyasal alanda kendisi olmasına izin vermediği gibi, 12 Eylül’ün darbeci barajları, seçim kanunları, TOMA’lar, baskılar ve yasaklar, TBMM dışında kalan sol ve sosyalist muhalefetin seçimlere kendi adayı ile katılmasını mümkün kılmıyor.
Türkiye’de demokrasiyi kurmanın yolu öncelikle siyaseti toplumsallaştırarak özgürleştirmekten geçiyor. Siyasetin giderek uhrevileşerek siyasal İslamcı hegemonyanın ılımlı ve radikal eksende güçlendiği Cumhurbaşkanlığı seçimi ile belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Kanımca gerçek laiklik mücadelesi ile siyasi partiler ve seçim yasalarının demokratikleşmesi, politik faaliyetin merkezine alınmalıdır.
Siyasetin demokratikleşmesi için siyasete doğrudan katılım kanallarının açılması gerekiyor.
CUMHURBAŞKANLIĞI’NDA DÖRT EĞİLİM
Belirlenen cumhurbaşkanı adaylarının profilleri ve politik tutumları itibariyle ortaya çıkan tabloyu şöyle özetlemek mümkündür. Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde dört siyasi eğilim görünüyor
Bir; Aday gösterme hakkı var. AKP’nin radikal ve siyasal İslamcı, mezhepçi ve neoliberalizmle barışık eksen
İki; Aday gösterme hakkı var. CHP, MHP ve Cemaatin Ilımlı İslamcı, Küresel kapitalizmle ABD ve Suudi referanslı ilişkileri güçlü olan, milliyetçi ve devletçi eksen
Üç; Aday gösterme hakkı var. HDP’nin süreci Kürt sorunu ekseninde değerlendirmeye çalıştığı sürecin kazanımlarını yükseltmeye çalışan eksen
Dört; Aday gösterme hakkı yok: 12 Eylül yasalarıyla doğrudan ve dolaylı olarak TBMM’ne katılımı engellenmiş solun ve Alevilerin sonuçsuz kalan ortak aday arayışı ve ayrıca hiçbir adayı kendi adayı olarak görmeyen yüzde 15’lik kararsız blokun oluşturduğu eksen
Özetle Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi siyasal olarak sağın, muhafazakârlık, milliyetçilik ve siyasal İslamcı ekseni ile Kürt siyasal hareketinin kilit konumda olduğu seçimle karşı karşıyayız.
İki İslamcı adayın olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinin sonuçları ne olur diye düşündüğümüzde endişe edeceğimiz en temel konulardan biri muhafazakârlaşmanın zaferi olur!
SOL NE YAPMALI?
- Siyasetin ve toplumun sağa ve muhafazakârlığa kayışını ve AKP eliyle Sünni rejimin inşasını engellemek,
- Gezi Direnişi’nde açığa çıkan tüm toplumsal muhalefet dinamiklerinin sandık, oy ve aday kampanyasına sıkışmadan sol muhalefetin toplumsallaşmasını sağlamak için birleşik mücadeleyi örgütlemek,
- Birinci ya da ikinci turda AKP lehine gelişen, Erdoğan’ın konumunu güçlendirecek her adıma karşı uyanık olmak.
***
“2 Temmuz’da Madımak’tayız”
Madımak Katliamının 21’inci yılındayız. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nin devletin desteği ve gözetiminde radikal İslamcılar tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 can ile 2 otel emekçisi katledildi.
2 Temmuz 2014 Toplanma yeri: Pir Sultan Abdal Cemevi/ Seyrantepe- Sivas
Saat 12: Madımak Oteli önünde anma