
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

AKP hükümeti Türkiye’nin hane içi sosyal, etnik ve inançsal temeldeki toplumsal sorunlarına, huzursuzluklarına ve kavgalarına çözüm aramak yerine, komşu ülkelerin hane içi sorunlarını da tırmandıran bir dış politikaya sahiptir.
Dış politikada savunduğu Sünni mezhepçi dış politika ısrarı ile Türkiye’yi dış ve iç arenada ciddi bir krizin içine doğru sürüklediler. Dünkü müttefikleri dahi, kriz yaratıcı bu politikalarında AKP’ye mesafe koymak zorunda kaldılar.
Emperyalistlerin Irak ve Suriye stratejilerinin tahrip edici sonuçlarından bu ülkelerin “Afganistanlaşması” riskinin tartışıldığı bir süreçte, AKP hükümetin cihatçı çetelerle kurduğu açık ve örtülü ilişki ve Ortadoğu politikalarındaki mezhepçi tutumunun sonuçları ise şimdi, Türkiye’nin “Afganistanlaştırılması” politikalarına hizmet ediyor.
AKP açıkça itiraf etmese de, Irak’ta ve Suriye’de “Kürtler-Sünniler-Şiiler” diye üçe bölünmüş yapılar arasında Sünnilik lehine tutum aldığı bir sır değildir.
AKP Irak ve Suriye’de Sünni cihatçıların yanında tutum alarak, buralardaki mezhepçi çatışmaları desteklemekle kalmadı, aynı zamanda bu çatışmaların ülkemize sıçramasına zemin hazırlamış oluyor.
Çünkü Irak ve Suriye’deki “Kürtler-Sünniler-Şiiler” gibi bölünmüşlüğün, Türkiye’de “Kürtler-Sünniler-Aleviler” olarak karşılığı vardır. Bunları kaşıyan politikaların yaratacağı tahribatları düşünmek bir ürkütücüdür.
Ortadoğu’da yaratılmış cihatçıların Irak’ta Şii’lere ve Suriye’de Arap Alevilerine yönelik canavarlaşmış ve insanlık dışı saldırılarının hedefin, Ortadoğu ve Türkiye’de tüm Aleviler var.
Silahlı bir Selefi grup Makedonya’nın Kalkandelen kentinden bulunan bir Bektaşi Tekkesi olan Harabati Baba Tekkesi işgal ediyor. Irak’ta ve Suriye’de cihatçı çeteler Alevi kutsallarını hedef alıyor. “Alevilerin katli vaciptir” diye fetvalar yayınlıyorlar.
Şimdi İŞİD Alevi ve Şii dünyasına yönelik psikolojik bir saldırıyı, Kerbela'daki İmam Hüseyin ve Necef'te de Hz. Ali Türbesine yönelik saldırı planladığını ve buradaki Alevi ve Şii kutsallarına zarar vereceklerini ifade ediyorlar. Savunması ve esir alınmış Aleviler insanlık dışı yöntemlerle katlediyorlar.
Türkiye nüfusunun dörtte birini oluşturan Alevilere yönelik, Irak ve Suriye üzerinden psikolojik ve provokasyonlara zemin hazırlayacak saldırıların planlayıcısı olan cihatçılara destek sunan AKP, bu gruplarla ilişkisini gözden geçirmek durumundadır.
Yıllardır hane içinde çözümsüzlüğe terk edilmiş, etnik ve inançsal eksendeki toplumsal sorunları dış politikanın da gerilimi besleyen bir unsuru haline getirmiş olan AKP, hane içini yangın yerine dönüştürecek politikalardan uzaklaşmalıdır.
Kürtlerin, Alevilerin ve Gayrimüslimler eşit yurttaşlık ve eşit haklar temelindeki sorunlarının, Ortadoğu’daki mezhep ve etnik temelli çatışmalara eklemlenmemelidir.
İç ve dış politikanın istismarı olarak kurban seçilmesinden dolayı Aleviler ciddi bir endişe içerisindedir! Yaşam hakkı konusundaki endişeleri, AKP’nin cihatçı çetelerle kurduğu ilişki göz önünde bulundurulunca daha da artmaktadır!
Halk arasında bir söz vardır; “Ne ekersen onu biçersen.” AKP hükümetin “biçtiği” ise iç ve dış politikada benimsediği ve uyguladığı stratejilerin sonucu ortaya çıkan ölüm makinelerine dönüşmüş cihatçı çeteler ve mezhep savaşlarına çağrı fetvalarıdır!
Kerbale’den bugüne kadar, Alevileri kanlı mezhep çatışmalarına çekmek isteyenler başarılı olamadı. Bugünden sonrada buna muvaffak olamayacaktır.
Aleviler hane içi kavga istemiyor! Hane içi kavgaların acılı ve tahrip edici olduğunu bilmektedirler. Erdoğan “dört dörtlük Alevi” olarak ve “Ali sevgisi” ile tutuşarak Alevileri bir mezhep savaşının içine çekmeye çalışabilir. Ama Aleviler bu tuzağa ve provokasyonlara asla düşmeyecektir.
Bugüne kadar Aleviler, insan haklarına aykırı ayrımcı, dışlayıcı, ve inkarcı uygulamaların hedefi haline getirilmiştir. AKP hükümeti iç politikada Alevilere yönelik ürettiği nefret, ayrımcılık ve mezhep gerilimi politikasından derhal vazgeçmelidir. Bunun yerine demokrasinin, laikliğin ve insan temel hak ve özgürlüklerin evrensel ilkeleri ışığında, Alevi toplumunun sorununu çözmek ve taleplerini karşılamak gibi tarihsel görev ile karşı karşıyadır. Bu süreç farklı inançların beşiği olan ülkemizde demokrasi ve hukuk sınavı olacaktır.