English French German Italian Japanese Chinese Russian Spanish
Üye Girişi
Kullanıcı Adı :
Şifre :
Son Makaleler
Ali KENANOĞLU
Başörtülü bacımızı cami avlusunda katletseler!

Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

Turan ESER
Küreselleşen Kerbela

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

Ali KENANOĞLU
500 haftadır aynı yerde

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Facebook
Haber Bülteni
Ad Soyad :
E-Mail :
Devlet, polis, şiddet…
Yayınlanma Tarihi: Pazartesi, 02 Haziran 2014
Devlet, polis, şiddet…

Günümüzdeki gelişmelere bakınca insan Marksizm’in birçok tezinin ne kadar doğru olduğunu yeniden görüyor. ''Kurulu düzeni'' savunan birçok düşünür, devleti, ''tüm toplum kesimlerinin ötesinde ve üstünde yer alan, genelin çıkarlarını koruyan, tarafsız bir örgütlenme'' olarak sunarlar ve arkasından da devleti ''tüm halkın devleti'' olarak tarif ederler. Marx ve Engels başta olmak üzere Marksistler ise devleti, bu yaklaşımın tam tersi olarak; ''Ordusu, hukuki sistemi, polisi ve diğer fiziki ve manevi baskı organlarıyla koruyup kolladığı ekonomik düzenin gardiyanı'' diye tarif ederler. Bu tarif doğal olarak devleti ''tüm halkın devleti'' olmaktan çıkarır…

* * *

1 Mayıs’a, Soma’ya, Alevi mahallelerine ve en son olarak dün Gezi ile ilgili olarak yapılan eylemelere yönelik devletin saldırgan tavrını görünce devletin hem ''gardiyan'' olduğunu hem de ''tüm halkın devleti'' olmadığını bütün haşmetiyle gördük…

Çünkü devletin her çeşidinde hakimiyet vardır, baskı vardır. Yani ''devletin varlığında, biçimi sosyalist ya da kapitalist olsun, kaçınılmaz olarak hakimiyet vardır, bunun sonucu da zorunlu olarak kölelik''tir. 12 yıl sonunda tam bir AKP devletine dönüşen Türkiye Cumhuriyeti Devleti herkesi köleye, kula dönüştürmek istiyor.

Toplumu hızla kutuplaştırıp arkasından da ''halkın devleti'' ve ''halkın polisi'' demek bu yüzden havada kalıyor. Haftalardır bütün ülkeyi sıkıyönetim koşullarında yöneten AKP devleti ordunun, polisin desteğinde kahramanlık edebiyatı yapıyor.

25 bin polisin ablukasında, metronun, gemi seferlerinin iptal edildiği bir ortamda, Istanbul Emniyet Müdürü Altınok ortadaki saldırılara rağmen ''İstanbul halkı gayet huzurlu ve güzel davrandı. Bu eylemlere fazla iştirak etmedi. Polis arkadaşlarımızla fazla kaza bela olmadan güzel bir gün geçirdik'' diyebiliyor. Arkasından da polisin OHAL koşullarında gerçekleştirdiği saldırganlığı ''gayet güzel bir uygulama'' olarak sunuyor… Oysa polis halkın polisi olsa, halka zulüm etmez. O zaman AKP yöneticileri de kahramanlık edebiyatı yapamaz…Çünkü güçler dengesi az buçuk bunlarla eşit olunca iktidar sahibi muktedirlerin feleği şaşıyor…

Hatırlarsanız geçen yıl yapılan Gezi eylemlerinin hemen arkasından Başbakan Erdoğan ''evlerdeki yüzde elliyi evlerinde zor tutuyoruz'' diye esip gürlüyordu. Sonra gördük ki; ortada evlerinde zorla tutulan bir yüzde elli falan yok. Bunların kahramanlığı yalnızca arkalarında polis ve asker varsa var, gerisi yalan. Bu gerçek 1970’lerdeki Kanlı Pazar’dan yana hep böyledir. Maraş’ta, Çorum’da Sivas’ta yapılan katliamlar devletin askeri ve polisinin desteğinde yapılmıştır. Son dönemlerdeki bütün linç girişimlerinde de benzer bir gerçeklik vardır… Çünkü Türkiye’deki siyasal Islamcıların tamamı birer yalancı kahramandır! Soma’da iki polis arasında yere yatırılmış gence atılan tekme de tekmeyi atan da böyledir… Harvard'da katıldığı panelde Cumhurbaşkanı Gül'e yönelttiği soru nedeniyle Dr. Emrah Altındiş'e, "o... çocuğu" diyen 19 Mayıs Üniversitesi Genel Sekreteri Selahattin Özyurt da böyledir…

Polisin, askerin desteğinde kahraman olanlar, devrede polis ve asker olmayınca bir anda gerçekle yüz yüze kalıyorlar. Acizlikleri hemen ortaya çıkıyor…

Dr. Emrah Altındiş'in, Harward’da "demokrasi dersi" vermeye kalkan Cumhurbaşkanı'na yönelttiği soru, Türkiye halkının sormak istediği her şeyi içeriyordu. Altındiş’in "Türkiye'de insanlar ölürken geceleri nasıl uyuyorsunuz" diye başlayıp "Böyle bir devletin başında olmaya utanmıyor musunuz" diye biten sorusu tam bir ders gibiydi… Bu soru karşısında Cumhurbaşkanı Gül’ün verecek cevabı olmadığı için ''dilinin tutulması'' tesadüf değildir. Altındiş’e cevabı olmayanların küfür etmesi de tesadüf değildir… Güçlerini ve sahte kabadayılıklarını devleti ele geçirdikleri için polisten, ordudan ve tabi ki yargıdan alanlar bu gerçeği bildikleri için ülkeyi tam bir polis devletine dönüştürdüler. Bütün tehditlere ve ölüm tehlikesine rağmen dün sokağa çıkan on binler çok geçmez gardiyanları da yenmeyi becerecek gücü kendilerinde bulurlar… Ortaya çıkmıştır ki; polis fiziki olarak milyonların buluşmasını engelleyebilir ama "böyle bir devletin başında olmaya utanmıyor musunuz" sorusunu asla engelleyemez!

Etiketler: yazar,necdet saraç,Devlet, polis, şiddet…