
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Suçsuz, günahsız Uğur Kurt’un hedef gözetilerek cemevinde öldürülmesi, Gezi eylemleri sırasında biber gazından kaçtıkları için camiye ayakkabı ile girmek zorunda kalanlara gösterilen tepki kadar bile tepki çekmedi. Kullanılan silahın bir polise ait olduğu ortaya çıkmasına rağmen bu cinayete karşı Alevilerin dışında ciddi bir kamuoyu tepkisi her ne hikmetse oluşmuyor.
“Camiye ayakkabı ile girdiler, üstelik orada içki içtiler” diyerek yeri göğü inleten çevreler suskun. AKP medyası suskun. Dut yemiş bülbül gibiler…
Oysa, ortaya çıktı ki; Uğur Kurt’un hiçbir olayla ilgisi yok. İllegal bir ilişkisi de, sabıkası da tespit edilemedi. Nitekim, 14 yaşındaki Berkin Elvan’ı bile “örgüt elemanı” yapanlar Uğur için bu iddiada bile bulunmaya cesaret edemediler…
Uğur için illa da suç aranacaksa, suçu en az bir yıldır abluka altında olan Okmeydanı’nda oturmaktı! Suçu bir taziye için cemevine gitmekti… İşin doğrusu Uğur için başka bir suç bulmak da imkansız gözüküyor!
Peki o halde, polis tarafından işlendiği ortaya çıkan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma da başlatılan, üstelik cemevi bahçesinde işlenmiş bir siyasi cinayete karşı bu duyarsızlık nereden kaynaklanıyor?
* * *
Önce birinci neden… Okmeydanı uzunca bir süredir potansiyel olarak suçlu ilan edilmiş durumda! AKP, özellikle Gezi eylemlerinden sonra uygulamalarıyla ülkenin bazı mahallelerini hatta şehirlerini ve binalarını potansiyel suçlu ilan etti, böyle bir algı oluşturdu. İstanbul Okmeydanı, Gazi, Gülsuyu, Ankara Tuzluçayır ve Hatay Armutlu gibi…
Alevilerin yoğun yaşadığı, genç nüfusun çok olduğu bu benzeri mahallelerde polis Gezi eylemlerinden sonra adı konulmamış bir abluka uyguluyor. Çatışmaları Alevi mahallelerine doğru itiyor. Polis arabaları, TOMA’lar “müdahale” için her daim bir kenarda hazır! Örneğin, Uğur’un öldürüldüğü gün polis 15 kişilik liseli öğrenci grubunun gösterisine müdahale etmese, Uğur Kurt bugün yaşıyor olacaktı! Bu mahallelerde, gerilim elle tutulacak kadar orta yerde duruyor. Can güvenliği yok. Bir “kör kurşun” her an bir yerlerden çıkıp gelip seni bulabilir! Uğur Kurt’un cenazesinin Sivas’a uğurlandığı gün cemevinin bahçesini dolduran herkesin kafasında bu gerçek vardı!
Sen mahalleyi ve mahalleliyi suçlu ilan edersen, dışarıdakinin bu mahalleye başka türlü bakması mümkün olabilir mi?
Sabahın 5’inde mahallede birçok evi binlerce polisle basıp, mahalleye giriş çıkışları saatlerce kapatıp, onlarca insanı yaka paça gözaltına alırsan başka bir sonuç ortaya çıkabilir mi? Basına ”terörist” diye servis ettiğin gözaltıların sonra neredeyse tamamının serbest bırakılmış olması da “suçlu mahalle” algısını değiştirmez! Yani Uğur Kurt cinayetinin geçiştiriliyor olmasının birinci nedeni Okmeydanı için böyle bir algının yaratılmış olması. Potansiyel olarak suç üreten bir mahallede ölüm de “normal” olur!
* * *
İkinci nedene gelince… Cinayetin işlendiği yer bir cemevi. Cemevi bir ibadethane olsa da devlet de, siyasal iktidar da cemevini asla bir ibadethane olarak kabul etmiyor. Örneğin Alevi kökenli bazı askerlerin ve polislerin cenazelerinin oradan kaldırılmasına bile izin verilmiyor. Sanki camilerden “terörist” cenaze hiç kalkmıyormuş gibi, her yıl en az bir iki kez “Cemevleri ile terörist cenazesi” yan yana getiriliyor, ısrarla hatırlatılıyor!
Devlet bazen Alevilerin başlarını okşasa da, “sizi seviyoruz” dese de, iş ciddiye bindi mi, “resmi görüş” hemen hatırlatılıyor… Son örnek, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler… Alevilerin sorunlarını çözmede “Türk siyasi tarihinde bir ilk” olduklarını anlatan Bakan arkasından İslamcıların klasik ezberini bir kez daha tekrarladı: “Cemevi konusu en önemli konu... Cemevini ibadethane olarak kabul edemeyiz. Çünkü biz Aleviliği İslam dairesi içerisinde kabul ediyoruz. Alevilerin büyük çoğunluğu zaten bu şekilde kabul ediyor. Kendilerini Müslüman olarak addettikleri için İslam’ın mabedi de mescittir, camidir. Dolayısıyla burada taviz vermemiz söz konusu olamaz.” Cemevi için devlet “ne mabedi”, ne ibadethanesi” derse ve konuya “taviz vermek” şeklinde yaklaşırsa, sokaktaki adamın gözünde cemevi, potansiyel suçluların buluştuğu mekan oluverir, ölüm bile normalleşir!