
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

16. yüzyılda şöyle anlattı halimizi Pir Sultan Abdal;
Ben Musa’yım sen Firavun
İkrarsız şeytani lâin
Üçüncü ölmem bu hain
Pir Sultan ölür dirilir.
İmamın, kötülüğü vaaz eden imanı sorgulanınca kızıyor. “Bir avuç ateist” diyor; kendinden farklı olan, biat yerine demokratik itirazını ortaya koyma cesaretini gösterince, onları fethetme tehdidi savuruyor.
Başkalarının ölümü ve mutsuzluğu üzerine iktidar kuruyor.Günahlarını toplumsallaştırmak için Sünniliğe sesleniyor. Alevileri itibarsızlaştırmak, ötekileştirmek, kötü ve yoldan çıkmış göstermek için, Alevilerin yoğunlukla yaşadığı semtlerin fethedilmesini buyuruyor. Seçilmiş padişah kendisini “diktatör” diye eleştirenlere, “Ben diktatör olsaydım meydanlarda rahatça dolaşamazdınız” diyor. Ali İsmail, Ethem, Abdullah, Ahmet, Mehmet, Hasan Ferit, Medeni ve Mehmet İstif o meydanlarda rahat mı dolaştı? Hayır. Öldürdünüz! Berkin ekmek almaya ve Uğur Kurt cemevine helalleşmeye giderken, hangi “diktatörün”, “destan yazan polisi” onları öldürdü? Türkiye’de bir camide ibadet eden bir Sünni vatandaş “destan yazan polis” kurşunuyla vurulsaydı, onu kurtarmaya giden insanlara TOMA’larla saldırıp ve biber gazı sıkılsaydı RTE’nin ve yandaş medyanın tepkisi ne olurdu? Soma’da öldürülen maden işçileri dahi Alevi-Sünni diye bölen bir iktidara ne demeliyiz? Maden işçilerine canlısına ve ölüsüne yönelik mezhepçi tutumlara ne demeli?
Uğur Kurt o gün Cemevi’nin helallik meydanında, helalleşerek köylüsünü hakka uğurlayacaktı. Ama Uğur helalleşemeden onu AKP’nin destan yazan polisinin silahından çıkan öldürücü kurşunla hakka uğurlandı. Yüreğimiz Soma’daki katliamın acısını kaldıramazken, Cemevi avlusunda vurulmuş Uğur Kurt’un bedeni mezara ve yüzü kalplere gömüldü.
Bir; Uğur’u bizden koparan Okmeydanı’ndaki devlet terörü, Soma katliamı ile açığa çıkan AKP’nin iş cinayetlerindeki sorumluğunun üstünü örtmek ve gündemden kaçırmak için planlan bir tezgâhtır.
İki; Alevilerin yaşadıkları gecekondularda, semtlerde kurdukları sosyal ilişkileri parçalamak ve zorla yerlerinden edilmek isteniyor. Bu bölgelerdeki kentsel dönüşüm rantı, AKP’nin ve yandaş inşaat firmalarının iştahını kabartıyor. Ölüm, ranta açılan kapının anahtarı haline getiriliyor.
Üç; “Alevilerin katli vaciptir!” fikri, halen güncelliğini koruyan, devletin Sünni muhafazakârlığı tarafından korunan ve devletin de halen bozamadığı bir ezberdir. Alevilere yönelik devlet terörü, devlet katliamları ve öldürmeleri karşısında RTE “Elimiz kolumuz bağlı mı oturalım” diyerek 21’inci yüzyılın yeni “katli vacip” fetvalarını makro politik söylemle toplumsallaştırıyor.
Dört; AKP, toplumsal kutuplaştırmayı mezhepçilik üzerinden derinleştirmek, kendi siyasal, sosyal tabanını bu ekseninde kemikleştirmek istiyor. Sünnilik üzerinden inşa edilen yeni rejimin algı yönetimi ve siyasi mühendisliğini ölümler üzerinden gerçekleştiriyor. ALEVİNİN YAŞAM HAKKI Aleviler en önemli taleplerinin başından herkesin eşit yurttaşlar ve eşit haklarla ve barış için bir arada yaşama hakkını istiyor. AKP hükümeti ise Alevilerin ve farklı kimliklerin “yaşam hakkını” “destan yazan” polisleriyle almakla meşgul oluyor. Farklı kimliklere yaşama hakkı tanımayan kötülüğü örgütlüyor. Dolayısıyla yaşam hakları elinden alınan Alevilerin, eşit yurttaşlık ve eşit haklar mücadelesi şu an yerini “yaşama hakkı” mücadelesine bırakmıştır. Devlet terörüyle öldürülmüş çocuklarımız için düzenlenen anma ve “unutturmama” buluşmalarına ilişkin duygusuz, donuk ve taşlaşmış yüreğinden çıkan sözlerle “ölmüştür geçmiştir, bitmiştir” diye bir vaaz verilebilir mi? Ama RTE, Sünnilik üzerinden nefret dili üreterek, Alevilere yönelik düşmanlığı toplumsallaştırıyor. Dilindeki öfke, zehir Türkiye’nin atmosferini zehirliyor, acılarımızı derinleştiriyor, çoğalan yaralarımızı kanatan vaazları sistematik hale getirmiştir. ARTIK YETER! Avrupa ve Türkiye Alevi hareketi “Artık Yeter” diyerek sokağa iniyor. Alevi’ysen payına, sonunda ayrımcılık, nefret ve sokaktaki özgürlük arayışında ölümü bir hikâye düşüyorsa... Devlet terörü Alevi gençlerini kasıtlı öldürüyorsa, “artık yeter” demeli. RTE, polisine “sabırlı olmayın” diyor, amirleri bunu fetva kabul edip “vurun” diyorsa, öldürülüp mezarlara ve kalplerimize gömülen Alevi gençler olunca... Kerbela’da İmam Hüseyin gibi “ölmek var, dönmek yok” demeli.. Aleviysen, ayrımcılığın ve ölümlü hayatın soğuk yüzünü yaşamak zorunda kalıyorsan, “artık yeter” demeli.
Gün bir kez daha Pir Sultan Abdal’ı anımsama günüdür;
Bin kez kırdılar dallarımızı
Bin kez budadılar
Yine çiçekteyiz işte
Yine meyvedeyiz.