
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Büyük işçi katliamının gerçekleştiği günlerdeyiz.
Hıçkıra hıçkIra ağlarken “Bu maden benim de canımı alsın” diyordu kadın. Ağlamaklı kızarmış gözlerine sinmiş korku ve endişeli bakışlarıyla maden ocağı kapısında bekleşen babalar oğullarını bekliyordu umutla...
Kucaklarındaki çocuklarına “Baban şimdi çıkacak” diyen anneler, maden ocağının başında nöbete durdular. Çıkan canlı cansız bedenlerin yüzünü görmek için... Umutla bakıyorlardı maden ocağından çıkan her sedyeye...
Ya yaşıyorsa diye...
O sırada Başbakan o bildik dehşet verici ve insanın kanını dondurucu açıklamasını yapıyordu; “Bunlar olağan şeyler. Bunun yapısında, fıtratında olan şeyler.”
Ateş düştüğü yeri yakıyordu. Başbakan ise ateşin düştüğü yerdeki vicdan yangına, bu sözleriyle benzin döküyordu. Emevi zihniyetinin cebriyyeci yaklaşımından beslenerek, Soma işçi katliamı aklamaya çalışıyordu.
Başbakan tutulduğu karanlık hummanın umursamazlığıyla, maden ocaklarının dehlizlerindeki cansız işçi bedenlerini hissetmiyordu.. Empati kurmaktan ve hakikatleri dile getirmekten kaçıyordu. CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in TBMM’de Soma’da yaklaşan işçi katliamı uyarısını dahi inkâr ediyordu.
ÖLÜMÜN FITRATI
İşçi katliamının gerçekleştiği maden ocağının sahibi, AKP yandaşı Soma Holding’in “işçi sağlığı ve işçi güvenliği tedbirlerini almadığına” ilişkin eleştirilerine, sermayenin iktidarına başbakanlık yapan RTE, “yapılan kontrollerle de burası gerçekten gerek işçi sağlığı gerek işçi güvenliği açısından da iyi noktada kömür ocaklarından birisi olarak değerlendirmesi yapılmış” diyerek, işçi katliamındaki insanlardan yana değil, sermayeden yana açıktan tutum aldı. Kontrollere uygun bu madende neden bir katliam yaşandı, sorusu ise cevapsız kaldı.
İşçi katliamına sebep olan işçi sağlığı ve işçi güvenliğini sağlamanın fıtratında denetim yok mu? Bu işin fıtratında tedbir yok mu?
2023 hedefine kilitlenmiş RTE, Avrupa’nın 1892 yıllarına sığınarak, 2014 yılındaki Soma maden işçi katliamını karşılaştırıyor. RTE, son 50 yıldır Almanya’da, son 30 yıldır Fransa tek bir ölümlü ya da yaralanmayla sonuçlanmış maden kazasının olmadığını bilmiyor mu? Maden ocaklarında ölümlü “iş kazaları” ile Avrupa birincisi, ve dünyada ilk üçte iken, 19. yüzyıldan rakam vermek hangi ruh halinin ürünü olabilir acaba?
Taşeronlaşma bir devlet politikası kaçak ve düşük ücretleri modern kölelik yaratırken, daha fazla kâr için iş güvenliğini yok sayarsa, bu hangi zihniyetin vicdan sesi olabilir ki?
On binlerce TL maaş alan danışman ordusu, RTE’ye bu bilgileri vermiyorlar ? Hele hele 2014 yılında yüzlerce işçinin üzerinde kimliklerini gösterecek tek bir belgenin olmaması nasıl izah edilebilir?
AKP hükümeti hizmet almak koşuluyla, özelde yandaş şirketlere devrettiği maden ocaklarında daha ucuza mal edilmesinin bedelini, işçi ücretlerini düşürmek, işçileri daha fazla çalıştırmak, iş güvenliği, işçi sağlığı ve eğitim giderlerini kısmaktan geçtiğini düşündüler.
Türkiye Kömür İşletmeleri’nin 140 dolara mal ettiği kömürün tonunu, rödovans karşılığı üretimle ve özel sektörün marifetiyle 23.8 dolara düşürmesini ancak 300 üzerinde işçinin katliamıyla sağlayabilirdi.
Kafa tüccar, düzen bozuk olunca, RTE sermayenin iktidarını “halkın iktidarı” olarak ancak böyle pazarlayabilirdi. Kâr hırsına dikilmiş gözleriyle, taşeron işçilikle esir ve satın alınmış hayatlar. Üretimin zorlamasına sıkıştırılmış bedenler...
Ölümlere “kader” diyerek “kaçınılmaz kaza” süsü verenler, her kazanın önlenebilir olduğunu bilmiyor mu?
SAHİCİ YÜZLEŞME İÇİN
Yeraltında ölüm dehlizleri açılıyor. Menfaatperestlik, sermayenin ve iktidarın yarattığı ölümlere sessiz ve cebriyece bakıyor.
Omuz omuza maden ocağına indiler. Sermaye ve siyaset omuz omuza ölümü hazırladılar. Mezarları sıra sıra kazıdılar. Omuz omuza uzandılar sermayenin ve iktidarın kazdığı ölüm çukurlarına...
Ölümleri ne kaderdi, ne de yaptıkları işin fıtratında kaza ya da ölüm vardı!
Şimdi acıyla veryansın etmek yetmiyor. Sahici bir yüzleşmeye ihtiyaç var. Kim bilir daha neler yazılacak? Bu işçi katliam unutulmamalıdır! Bir sonraki işçi katliamının acı haberi, Soma işçi katliamı unutulmazsa durdurulabilir.
Kırk gün değil acının ömrü, öfke duymanın ve hesap sormanın günüdür şimdi!
Bugün değilse ne zaman?
Çünkü yaşanan sadece ve sadece sermaye ile iktidarın gerçekleştirdiği bir işçi katliamıdır. Nokta...