Üye Girişi
Son Makaleler

Başörtülü bacımızı cami avlusunda katletseler!
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

Küreselleşen Kerbela
“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

500 haftadır aynı yerde
27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..
Facebook
Haber Bülteni
Deve, dişi mi erkek mi?
Yayınlanma Tarihi: Cumartesi, 17 Mayıs 2014

Danıştay’ın kuruluş yıl dönümünde Feyzioğlu’nun konuşmasının ‘siyasi’ olup olmadığına yönelik tartışma devam ediyor. Başbakan ve çevresi ‘konuşma siyasiydi’ derken, Feyzioğlu’nun kendisi de döne dolaşa ‘Konuşmam kesinlikle siyasi değildi. Bir kelimesi bile siyasi değil, tamamen insani’ demek zorunda kalıyor!
Önceki gün de yazdım, bu durumu anlamak gerçekten zor. Barolar Birliği Başkanı’nın siyasi konuşma yapması kadar doğal başka ne olabilir? Ama iş öyle bir noktaya geldi ki; Barolar Birliği Başkanı bile ‘vallahi billahi konuşmam siyasi değildi’ şeklinde kendisini savunuyor.
Hukukun yerlerde sürüklendiği bir ülkede Barolar Birliği siyaset yapmayacak da kim yapacak? Yalnızca Başbakan mı? Bakanlar mı? Ya da yalnızca siyasi parti yöneticileri mi? Sokaktaki adamın siyaset yapması suç mu? Avukat, doktor, mühendis ülke sorunları üzerine konuşup siyaset üretemeyecek mi? İşçi, köylü siyaset yapamaz mı? Dönem artık ‘tek adam’ dönemi diye, koşullar değişti diye, her fırsatta memleket meselelerini tahlil eden nabzı tutan taksi şoförleri artık müşterileriyle gündemi değerlendirip siyaset konuşamayacak mı?
Siyaset yalnızca, karşında kimsenin olmadığı mitinglerden ya da salı günleri yapılan mitingvari Meclis Grup Toplantıları'nda yapılan tekdüze ve tek yanlı konuşmalardan mı ibaret olacak? Anlaşılan istenen bu.
Siyaset bu kadar ucuzlamışken, hayatın gerçeklerine dair olmaktan, ideolojik-politik tercihe göre çözüm üreterek ülkeyi yönetme sanatı olmaktan çıkmışken, birçok kişinin bildiği meşhur ‘dişi deve’ hikayesini yeniden hatırlamakta yarar var:
Dönem İslam’da iktidar kavgasının büyüdüğü dönemdir. Muaviye Şam’da, Hazreti Ali Küfe’de validir. Aralarında ciddi bir iktidar yarışı vardır. Muaviye karşısında Hazreti Ali’nin haklı olduğunu söylemek mümkün değildir. Hele hele Şam’da bu hiç mümkün değildir. Neyse uzatmayalım… Rivayet bu ya; Hazreti Ali’nin en etkili olduğu Küfe şehrinden bir Küfeli devesiyle Muaviye’nin Vali olduğu Şam şehrine gelir.
Küfeli mal yüklü devesiyle Şam’ın orta yerinde durup kahvesini yudumlamak üzereyken, Şamlı'nın biri ‘bu dişi deve benimdir’ diyerek devesini elinden almaya kalkar. Küfeli kendisinden emindir, çünkü devesi dişi değil erkektir. İtiraz eder, dinletemez. Ortalık karışır.
Sorun Muaviye’ye kadar yansır…
Muaviye halkı bir meydanda toplar ve ‘bu dişi deve benimdir’ diyen Şamlı'ya sorar:
Bu dişi deve kimindir?
Şamlı ‘benimdir’ der!
Muaviye de onaylar; Evet, bu dişi deve Şamlı'nındır!
Sonra Muaviye döner halka sorar; Bu dişi deve kimindir?
Hep bir ağızdan cevap verirler; ‘Bu dişi deve Şamlı'nındır!’
Küfeli itiraz etmeye kalkar ama dinleyen bile olmaz…
Küfeli neye uğradığını anlayamaz, şaşırmış bir vaziyette ne olduğunu anlamaya çalışırken, Muaviye ona dönüp konuşmaya başlar:
‘Bana bak, ben de, sen de biliyoruz ki, bu deve erkektir!
Küfe’ye dönüşte Ali’ye de ki; Şam’da öyle bir ahali var ki, erkekleri de dişileri de, onların cinslerine değil, Muaviye’nin ağzına bakarak söylüyorlar, o dişiye erkek dese ya da erkeğe dişi dese, hepsi ona itaat ediyor.’
Var git Ali’ye söyle ayağını denk alsın…
Evet, rivayet böyle…
Ya ayağımızı denk alacağız ya da bazılarının kendi ayaklarını denk almasını sağlayacağız! Tercih sizin…
* * *
TEŞEKKÜRLER PTT
Geçen gün ‘bazen de iyi şeyler oluyor’ dedirtecek cinsten bir gelişme yaşadım… Babamın ölümü sonrası Kocaeli F Tip Cezaevi’nde tutuklu 22 devrimci kapağına karanfil resmi olan 24 sayfalık bir ‘Taziye Kitapçığı’ yapmış ve bana göndermişlerdi. Elime yaklaşık 40 gün gecikmeli olarak geçen bu ‘muhteşem kitapçık’ için ben de 11 Nisan tarihinde bir ‘Gecikmiş Teşekkür’ yazısı kaleme almıştım. İşte o yazıdan sonra PTT devreye girdi; Yazıda gecikmenin nedeni için PTT’yi suçlayan bir ifade yoktu ama bu şekilde yorumlanmaya müsaitti. Bu yüzden PTT’nin ilgili birimleri gecikmenin nedenini bulmak için beni ve gazeteyi aradılar. Sonuçta anlaşıldı ki, gecikmenin nedeni PTT değildi... Kocaeli PTT Başmüdürlüğü’nün pek alışık olmadığımız bu titiz ve sorumlu davranışını kutluyor ve kendilerine teşekkür ediyorum...
Etiketler: yazar,necdet saraç,Deve, dişi mi erkek mi?