
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Bir Kızılderili atasözü, en iyi meyve veren ağaçlar yavaş büyüyenlerdir, der. Geç büyüyen ağaçlar insanın ve doğanın hafızasını üzerlerinde taşırlar. Belleğin yitmesine karşı bent olurlar. BirGün’ün bu bentteki yeri malum, unutmayı öğretenlere karşı, hafızanın zaferi… 11. yaşına giren BirGün, belleğimizi silmek isteyenlerin duvarlarını çatlatmak için filizlendi.
Doğa, BirGün, aslında unutturmaya karşı sadece hatırlamakla kalmıyor. yandaş ve anaakım medyanın toplumsal aptallaştırma, uyuşturma mühendisliğine ve rejiminin bozuk çarklarına karşı uyanık olmasını örgütlüyor. Umut ve güneşin altında parlayan bir yeşil yaprak, tüm mühendislik hesaplarını paramparça eder.
Gezi’nin çocukları hakikatleri BirGün’de yazıyor! İktidarın ve egemenlerin lagalugasına karşı hakikatlerin ve haklının, mazlumun, ezilenlerin sözü oluyor. O nedenle 1 yıl içerisinde tirajı yüzde yüz arttı!
Bugün 15 Nisan!
Bugün 15 Nisan, BirGün’ün yeni yaşının ilk günü!
Ama bugün, adaletin ve hukukun bu ülkede firar ettiği gündür, unutmayalım!
32 yıl önce bugün 64 idam istemli ve 689 sosyalistin, devrimcinin “Yeni Çeltek Devrimci Yol” davası Amasya’da başlamış.
32 yıl önce bugün Yılmaz Güney’e ait tüm eserlerin basımı, dağıtımı, okunması ve bulundurulması yasaklanmış.
33 yıl önce bugün 80 sosyalist Türkiye İşçi Partisi davasından, 58 TÖB-DER yöneticisi öğretmen yargılanmış.
20 yıl önce bugün RTE, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne başkan olunca “helal siyasete” Fatiha okuyarak başladı.
HELAL GIDA, HELAL SİYASET!
Hakikatin, muhalefetin sesi olan sosyalistleri, devrimcileri ve sol fikriyatı düşmanlaştırarak, “haram siyaset yapıyorlar” diyerek cadı avına çıkanlar, kendilerini “helal” siyasetin temsilcileri olarak sınıflandırıyorlar.
Camide, kışlada, TBMM’de ve üniversitelerde sol siyasetin “haram” olduğunu anlatıp, halkı komünistlerin, ateistlerin ve “ehli Kitap” olmayan Alevilerin, Hıristiyanların haram fikrinden ve sütünden korumanın derdine düşüyorlardı.
İlahiyat fakültelerinin profesörleri “çocuğunuza sütü verilecek annenin ateist, komünist veya inanmayan annelerin sütünü nasıl tespit edeceksiniz” diye soruyor ve komünist annenin sütünü içecek çocukların ağzının ve fikrinin haram sütle kirletileceğinin siyasetini yapıyorlar.
Bugün 15 Nisan!
Siyasi yalanlar, düzenbazlıklar ve yolsuzluklar, tıpkı “Helal Gıda”, “Helal Sertifika” gibi pazarlanıyor. “Helal” aldatmacası ile toplumun kandırmanın kolaylaştırıldığına ve yeniden üretilen toplumsal algının bu “helal” üzerinden alıcısına ulaştırıldığını gördük.
Dertli Divani’nin “Cahiller kendini aklar/ Kamiller özünü yoklar” sözünde derin anlamın, günümüz tercümesi, cehaletin “helal” üzerinden gerçekleşen dinsel, siyasal ve ekonomik soygunu oylarıyla aklarken, kendisi olma halinde firar ettiğini gösteriyor.
“Helal” İslami bir terim olup, İslam hukukuna göre meşru, yasal veya uygun anlamında kullanılıyor. Siyasal İslamcılık ise teolojik, ideolojik, sosyal ve ekonomik güç olma yolunda “Helal” terimini markalaştırmak suretiyle toplumsallaşma projesi olarak kullanıyor.
Helal siyasetin ve ticaretin mayası cehalet içinde “akil” görünen, mutsuzluk içinde neşeli yaşamayı deneyenlerin ülkesinde tutuyor.
Hiçbir Tiyatro sahnesi, “helal seks”, “helal siyaset” ve “helal gıda” gibi soygun ve halkı uyutma yüzsüzlüğünü sorgulamadan, bu öğretilmiş helal rollerine âşık ve sadık milyonlarca oyuncuyu bir sahneye koyamaz.
Helal siyaset ve ticaret hırslıdır! Bencil ve hırsızdır. Şişkin egolu ve zulmedendir. İnsan haklarına saldırır. Açlığını, sokağa bırakılmış kâğıtları toplayarak bastırma mücadelesi verenler insanlara uzanan bir “helal” çözümleri yoktur! Helal siyaset ve ticaret yoksulluğunu zehir soluyarak adım adım ölüme yürüyen kot taşlama işçilerinin gündem dışı kalmış acı hikâyelerine yabancıdır.
Paranın, gıdanın, sermayenin ve siyasetin “helal” hakkından bahsedenler, insan haklarının “helal” olmasında bahsetmiyorlar. Dokunulamaz, devredilemez, ertelenemez bir bütün olan insan haklarına helalliğine zarar veriyorlar.
Yolsuzluk ses kayıtları “ahlaksız montaj”, Erdoğan’ın “dili sürçtüğü” için “evlatlarıma helal lokma yedirmediğim” cümlesi ise “haram montaj” oluyor galiba?
Her şeye bir “helal montaj” bulununca, çağdaş, demokratik ve hukuk devletinde Hükümet’i düşüren yolsuzluk ve hırsızlık vakaları, bizim ülkemizde “helal” siyaset olup yüzde 5 oranında oy artışına sebep oluyor.