Özgürlüğün şu veya bu şekilde baskın olduğu her yerde, otoriteye ve savaşa karşı ciddi bir karşı duruş vardır. Özgürlük yoksulu İslam coğrafyasında ise, duruş tam tersine. Otorite, şiddet ve savaş ‘geçer akçe’ gibi sunuluyor. İktidar da bu durumu sürekli teşvik ediyor. İktidar; açmazını, kaybedişini gerilimi arttırarak aşmaya çalışıyor. Suriye savaş uçağının bu nedenle düşürüldüğü çok açık.

Bir dakikalık ihlal işin yalnızca kılıfı. Bu yüzden “Eğer bu tür ihlaller uçak düşürme nedeni olsaydı, sınırlarımızda patır patır uçak düşerdi” diyen uzmanları dinleyen yok. Seçimlere birkaç gün kala, bütün kurgusunu gerilim üzerine kuran Başbakan Erdoğan işi “Bunlar anarşist” demeye kadar vardırdı. Kendi söyledikleri ortadayken, “Genel muhalefetin başkanı bana küfür ediyor. Benim Trabzonlu hemşerime el kaldırıyor. Bunları gördünüz değil mi? Bunlar anarşist. Bunların her yeri terörle ortaklaşa yürüyor” diyebiliyor. Berkin’in, Burakcan’ın ve polis Ahmet’in babalarının kışkırtmalara karşı sağduyulu çağrılarını duymayan Erdoğan, şehit pilot Gökhan Ertan’ın babasının sağduyu çağrısını da duymak istemiyor.

İki yıl önce Suriye tarafından düşürülen uçağın pilotlarından Hava Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın babası Ali Ertan, “Biz kinci millet değiliz. Ölümün rövanşı olmaz. Savaş ülkeyi bataklığa sürükler. Oğlum üzerinden siyaset yapılmasını istemiyorum” diyor. * * * İktidarın savaş isteği o kadar güçlü ki; Niğde’de yaşananlara rağmen, Suriye sınırındaki cihatçıları desteklemeye devam ediyor.

Türkiye, Nusra Cephesi ve İslami Cephe militanlarını adeta Yayladağı Sınır Kapısı’ndan rahatça geçmelerini sağlayarak, Kesab'da bulunan diğer militanlarla buluşturuyor. İktidarın desteklediği bu cihatçıların geçen hafta üç kişiyi öldürdükten sonra yakalananlarından Çendrim Ramadani’nin “Size ifade vermem, ben yalnızca Allah’a hesap veririm. Hepiniz müşriksiniz. Jandarmayı öldürerek sevap işledim” şeklinde meydan okuması bile, iktidarın şiddet ve savaş isteğini frenlemiyor! Arap Alevilerin bu konuda “Bu kadar ateşle oyun yetti’ şeklindeki çok ciddi ve samimi uyarıları da. * * * İktidarı koruma hırsı gözleri kör edince; tehlike yalnızca sınırda değil, her yerde baş gösteriyor. Seçim öncesi Ankara’da yaşananlar bunu gösteriyor. Tehlike artıyor. İktidar da sanki bunu teşvik ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Sincan İlçe Başkanı Ömer Yılmaz ve bir grup partilinin, bayrak asma sırasında 80 kişinin bıçaklı ve sopalı saldırıya uğraması bunun sonucu…

Kaybedeceğini hisseden iktidarın daha tehlikeli hamleler içinde olması sürpriz olmayabilir. CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Mansur Yavaş’ın dün yaptığı açıklama bu konuda hem çarpıcı, hem de hepimizi daha da dikkatli olmaya davet ediyor: “Devletimizin en önemli birimlerinden ulaşan bilgilere göre; bana ve ekibime yönelik ciddi bir saldırı planlandığı, seçimler öncesi kaos çıkarmak için MHP'liler tarafından yapılmış gibi CHP'nin seçim bürolarına, CHP'liler tarafından yapılmış gibi MHP seçim bürolarına provoke amaçlı saldırılar yapılacağı; bu amaçla, Ankara dışından yüzden fazla silahlı provokatörün Ankara'ya getirildiği; sandıkların açılması ve sayım aşamasında kargaşa yaratıp seçimlerin sabote edileceği bilgisine ulaşılmıştır.

Özellikle MHP'li belediyelerce yönetilen Etimesgut ve Gölbaşı ilçelerinin hedef bölge seçildiği, amacın iki parti arasında çatışma çıkarmak olduğu ve böylelikle insanlar arasında bloklaştırma yoluyla koltuğu koruma amacı taşıdığı bilinmektedir. İnsanlarımız arasında düşmanlıklar meydana getirecek sonuç alma stratejisi, Ankara’mız ve ülkemiz için büyük tehlike içermektedir. İç barışın, kardeşliğin ve hizmetin geri plana itildiği kazanmak için her yolun mübah sayıldığı bu yol, sadece çaresizliğin göstergesidir”.