
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

RTE, Şeyh Edebali’den “Ey Oğul, ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir.” nasihatini okuduğu, Bakanlarının gözyaşlarına boğulduğu zamandan, AKP kurmaylarının bu nasihatten hayli ders aldıklarına tanıklık ettiğimiz günlere geldik.
Padişahlık psikolojisi ve ego şişmesi, yaşayanın gözünü ve nefsini kör ediyor. Onu teslim alp, güç zehirlenmesinin kurbanı ediyor. Yaşanan çürümüşlüğün ve yüzsüzlüğün arkasındaki psikoloji ve zehirlenme budur.
RTE’nin başına gelen bu güç zehirlenmesi adaletsizliği yaygınlaştırırken, yolsuzlukla, rüşvetle, hırsızlıkla zenginleşenlerin sayısını baş döndürücü hızla artırıyor. Birileri milyonerleşirken, milyonlar yoksullaşıyor.
Güç zehirlenmesi yaşayan RTE, daha fazla güce hâkim olmak istiyor. “Alo Fatih” ile medya sansürünü, İnternet Yasası’nı, Anayasa’ya aykırı ama iktidara bağımlı HSYK düzenlemesini, yetkileri artırılmış MİT’i ve internetin şalteri gibi kullanacağı TİB Yasası’nı ve yeni kadrolaşma ile gücü tekelinde toplamaya çalışıyor.
Yeni yasal tedbirlerle “TBMM ve halkın” üstünde, tek yetkilendirilmiş adam egemenliği inşa ediyor. Egemenlik kayıtsız şartsız RTE’ye devrediliyor. RTE iktidar benciliğine doymuyor. Bozuk düzen hırsızlık ve yolsuzluk hükümdarlığına dönüştürüyor.
Bataklığın Adı
AKP iktidarının kirlenmesi ve çürümesi ile siyaset bulaşıcı bir histeriye dönüşüyor. Bakanları yolsuzluk yüzünden istifa etmek zorunda kalıyor. Erdoğan Bayraktar ise her şeyin Başbakan’ın emri ile yapıldığını itiraf ediyor.
RTE ile oğlu Bilal arasında geçen konuşma kayıtlarına “montaj” ve “düblaj” diye karşı çıkılıyor. Bu görüşmelerin araştırılıp hakikatlerin ortaya çıkarılması, kirli bir demagoji ve yalan propagandası devreye sokularak engelleniyor.
‘Yalan Söyleyin Mutlaka İnanan Çıkar’
Bu sözü söyleyen Hitler’in Milli Eğitim ve Propaganda Bakanı Dr. J. Göbbels, sözlerinin bu kadar geliştirilmiş uygulamalarını görse sevinçten havalara uçabilirdi.
Yolsuzluğa, hırsızlara, sansüre ve dinlemelere itiraz eden halkın demokratik tepkileri, devletin şiddet aklıyla engellenmeye çalışıyor.
Yandaş medya hakikatlerin öğrenilmesini engellemek ve AKP’nin günahlarını örtmek için halkın tepkilerini, mağduriyetlerini değersizleştirmeye ve itibarsızlaştırmaya çalışıyor.
AKP’nin yolsuzluklarını ve hırsızlarını aynı yöntemle, Hitlerin Propaganda Bakanı gibi engellemeye çalışıyorlar. Yalan haber, dini istismarla, teknik bilgi ve deliller yerine, onların uhrevi hislerine inanmamız bekleniyor.
İyi ki umudumuz, hayalimiz, gücümüz ve BirGün gibi halkın medyası var. Gezi Direnişi kazanımları ve ruhu artık sosyal hayatımızın bir parçası olarak, bu yalanları tek tek boşa çıkarıyor.
İktidar merkezli yolsuzluk ve rüşvet çarkına karşı, halkın “Bu pisliği devrim temizler” diyerek, bozuk düzenin çirkin çarklarını sokakta deşifre eden direnci var.
Sokak iktidar yalanlarına ve yandaş siyasi aspagarasların inadına “Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk” diyerek direniyor.
Babalar ve Oğulları
İktidar ellerine bulaşan kanlarla “babacığım” diyen çocuklarına dokunarak onları kirletme vicdansızlığını marifet sayıyor. Onlar çocuklarına şu hakikati anlatmıyor; Ali İsmail Korkmaz’ın kafasına inen sopalarda; Ethem Sarısülük’ün kafasında, Abdullah Cömert’in bedeninde çıkan kurşunlarda, Mehmet Ayvalıtaş’ı ezen arabanın direksiyonunda, Medeni Yıldırım kalbine sıkılmış mermide, Hasan Ferit Gedik’in kafasına isabet eden 4 kurşunda ve Ahmet Atakan’ın başına gelen gaz kapsülünde, Roboski’de 34 çocuğun ve gencin yaşamlarına düşen bombalarda AKP’nin ve Başbakan’ın parmak izi ve ölüm fetvası var!
Sokaktayız Babacığım...
Bilal Erdoğan “Evdeyim sıfırlıyorum babacığım” derken bizim kulağımızda Berkin Elvan “Uykudayım babacığım”; Ali İsmail Korkmaz “Mezardayım babacığım”; Gazeteci Sami MENTEŞ “Dünyanın en büyük gazeteci cezaevindeyim babacığım”; Avukat Selçuk Kozağaçlı “Adresimiz cezaevi babacığım” ; Barış Güler, Rıza Sarraf ve Kaan Çağlayan “Tahliye olduk babacığım” diyorlar. Bizim çocuklar ise birleşik muhalefetin ve Gezi’nin ruhuyla sokaktalar. Hepsinin ağzında aynı söz: “Sokaktayız babacığım, sıfırlanması gereken bir iktidar var karşımızda!”. Halil Cibran bir şiirinde “Sizler Doğa’nın Çocuklarısınız” diyerek sokağa seslendi; “Eğer başınıza bir despot geçmişse bunun sorumlusu sizlersiniz; Yüce Yaratan, alnınıza diktatörleri yazmamıştı, bunu sizler kendi kendinize yazıyorsunuz”. Şimdi Gezi’nin ve Doğa’nın çocukları diktatörlere ve bozuk düzene başkaldırı destanı yazıyor. Geleceğini nasıl kurabileceklerini yazabilenlere aşk ile…