
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Bizim yarattığımız, ‘Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine’ tekerlemesi gerçekten bize çok uyuyor. Örneğin Almanya, Neonazilerin istihbarat örgütlerini de kullanarak işlediği cinayetlerden dolayı polis, adalet ve iç istihbarat ilişkilerinde reform yapmaya hazırlanırken, bizde hukuk tümüyle ortadan kaldırılıyor. Devlet tam bir polis devleti oluyor, kuralsızlık ve denetimsizlik kural haline geliyor. Bütün yetkilerin ‘Başbakan’ üzerinden tek elde toplandığı yeni bir sistem yaratılıyor. MİT’in tümüyle denetim dışına çıkartılmasının anlamı bu. 250 bin kişilik polis teşkilatı, MİT’in yetkilerinin arttırılmasıyla yeni bir yere evriliyor. Fiili olarak; yeni ‘Abdullah Çatlı’ların, ‘Yeşil’lerin ortaya çıkmasının önü açılıyor. ‘Devlet adına’ dense de, aslında günlük pratik içinde ‘AKP hükümeti adına’, hesap vermeden suç işlemenin zemini yaratılıyor ve böylece AKP kontrolü de, denetimi de kendinde olan bir polis devleti kuruyor!
Financial Times gibi önemli kuruluşlar, MİT Yasası’ndaki değişiklik önergelerini "Türk casusları daha fazla yetki kazanıyor" başlığıyla okuyucularına duyuruyor. Avrupa’da birçok basın-yayın organı, AKP’nin savaş zamanında bile olmayan uygulamaları devreye sokarak, vatandaşlık haklarının ihlal ettiğini; dinlemeleri rutin hale getirdiğini ve otoriterleştiğini yazıp duruyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün açıklamaları ve uyarıları ya da Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 180 ülkede basın özgürlüğünü değerlendirdiği son raporunda Türkiye’nin 154. sırada olması AKP’nin umurunda bile olmuyor. Çünkü; AKP için hak-hukuk değil, ayakta kalabilmek tek kritere dönüşmüş durumda.
AKP bunu yaparken, Almanya’da tersi bir tartışma yaşanıyor. Almanya’da kamuoyu yıllarca 8'i Türk, 10 kişinin öldürüldüğü ve adı ‘Dönerci Cinayeti’ olarak bilinen cinayetlerden dolayı, Alman İstihbaratı ve Polisi oldukça zor durumda kalmıştı. Çünkü, Neo Naziler bu cinayetlerde istihbaratı da, polisi de doğrudan kullanmış ya da polis ve istihbarat içindeki kimi çevreler bu cinayetleri Neo Nazileri kullanmıştı.
Nitekim, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde görülen NSU Davası’nda, örgüt mensuplarına yardım ve yataklık yaptığı ileri sürülen istihbarattaki bazı kişilerin, aynı zamanda cinayet işleyenlere bazı kimlikler de temin ettikleri ortaya çıkartılmıştı. Bu davada en vahim yanlardan biri de; polisin cinayetleri Neo Nazi veya benzeri örgütler tarafından işlenebileceğine ihtimal dahiline bile almamış olmasıydı. Almanya, bu tür işbirliklerini devre dışı bırakmak, iç istihbarat örgütünün daha fazla ve sık denetlenmesi için değişiklik yapıyor. Polise, şiddet olaylarında muhtemel ırkçı ya da aşırı sağcı örgütleri daha fazla denetleme yükümlülüğü getiriyor. Kamuoyunda genel olarak destek bulan bu ‘reform paketi’ Sol Parti tarafından haklı olarak yetersiz bulunuyor ve Sol Parti, ‘iç istihbarat örgütü olan Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın lağvedilmesi başta olmak üzere başka önlemlerin de alınmasının şart olduğunu’ söylüyor.
Almanya örneğindeki bu gerçeğe rağmen, AKP başka örneklerle “Bakın, Avrupa’da da bu iş böyle” demeye devam ediyor. Batı Avrupa ülkelerinde oturmuş ‘burjuva demokratik’ rejimlerin kendine özgü bazı uygulamaları ile her daim ‘eksik olan Türkiye demokrasisi’ kıyaslanmaya çalışılıyor. Bu kıyaslamayı, bırakın bugünkü AKP hükümeti sırasında yapmak, dün de yapmak mümkün değildi. Garip ve komik kıyaslamalarla ‘alemi kandırmaya’ çalışan AKP’yi girdiği bu yoldan döndürmenin ve faşizan yönelimini bozmanın bir tek yolu; AKP’yi 30 Mart’ta yerel seçimlerde geriletmekten geçiyor. Belki de bu nedenle; yerel seçimlerde, büyük şehirler ve metropol ilçeler başta olmak üzere, bütün belediyelerde AKP karşısında kazanacak olan başkan adayını desteklemek gerekiyor. AKP’nin yarattığı, ötekileştirici, ayrıştırıcı, diktatoryal siyasal iklimi değiştirmek; AKP’yi sandıkta yenmekten geçiyor!