
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

Cemaat ile AKP arasındaki kavga iktidardaki kirlenmenin boyutlarını göstermesi açısından son derece iyi oldu. ‘Yenilmez Armada’ havasındaki AKP’nin günlerdir nasıl yerlerde süründüğünü görüyoruz.
AKP iktidarı yaptıklarının bedelini ödemeye başladı. Ne kadar kaçarsa kaçsın, iş Bilal Erdoğan’a dolayısıyla Başbakana kadar uzamış durumda. 12 yıl önceki servet ile bugünkü servetler sorgulanmaya başlandı. Polis ve yargı operasyonları da tehditler de bu gidişi artık durduramaz. Başbakan Erdoğan’ın ‘el kırma’ tehdidi, yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a da ‘Hazine'ye uzanan elleri de bir bir kırdık ve Hazine doldu’ şeklinde sirayet etmiş olsa da kaçınılmaz sonun değişmesi mümkün gözükmüyor.
Bu konuda uluslararası basın fazla bir yoruma ihtiyaç hissettirmeden mevcut fotoğrafı bize çok net gösteriyor. Kaçışın uzun sürmeyeceği görülüyor. 2014 yılı iktidar değişikliğinin yaşanacağı bir yıl olacak. Bu, belli. Yeni bir siyasal iklim başlıyor…
Yeni yılda yalnızca yolsuzluk dosyaları açılmayacak. Bu da belli! AKP iktidarının günahı ve vebali o kadar çok ki; İşte en son iki örneği: Roboski katliamının yıl dönümünde düzenlenen anmada kalp krizi geçirerek hayatını yitiren Miran Encü bunun en son örneği… Bir ihbardan dolayı, polis evi bastığında ‘aman kızlarla bir arada görülmeyeyim’ diye balkondan düşerek ölen Trakya Üniversitesi öğrencisi 20 yaşındaki Hasan Özdemir ise bir başka örnek. Bu ölümler daha yeni yaşandı ve sorumluluğu bu iktidarın omuzlarında…
Yeni dönemde kızlı-erkekli öğrenci evlerini’ ‘muhafazakâr-demokrat yapımıza ters’ diye basmanın ve ölümlere neden olmanın bedeli de, Roboski katliamının bedeli de ödenmek zorunda kalınacak gibi gözüküyor. BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın dün bir kez daha dile getirdiği ‘vur emri Başbakandan o yüzden 2 yıldır sorumluları açıklamıyorlar’ söyleminin önümüzdeki günlerde çok daha geniş çevrelerde ve daha sesli dile getirileceği kesin gözüküyor…
Çözülmesi ve çökme süreci hızlanan AKP’yi giderek toplum içine çıkamaz hale getirmek ise önemli ölçüde muhalefetin görevi. CHP de, BDP de sokağı işaret etmekte tereddütlü davranıyor. Her şey ortadayken CHP halen ‘aman yanlış bir anlama olmasın’ kaygılarıyla hareket ediyor.
Bu kaygılar, AKP’ye zaman kazandırıyor. Toplumun en hassas olduğu konuda ölümcül bir darbe almış olmasına rağmen iktidar kendiliğinden düşmez! En önemli adamlarının hırsızlığa bulaştıkları tartışılırken, bütün adresler ‘Büyük Patron’ a çıkarken muhalefet bu tabloyu seyrederek ve eleştirerek sonuç alamaz. Sinemada teşrifatçı bekler gibi beklenemez. Davetlileri kurallara göre karşılamakla ve ağırlamakla görevli olan teşrifatçı buraya gelmez ve ‘buyurun iktidar sizin’ demez!
Bu süreci Cemaat’in bitireceğini ve iktidarı yıkacağını ummak da teşrifatçı beklemek kadar anlamsız bir durum. Kendi aralarındaki kavgadan dolayı AKP’nin yolsuzluklarını meydana döken Cemaat’ de en az AKP kadar bütün süreçten sorumludur. Üstelik bunların ortaklığı yalnızca son 12 yılla da sınırlı değildir. Bunlar, yalnızca son 12 yıldan beri değil, ‘kalu bela’dan beri bir aradalar!
Cemaatin bazı pislikleri deşifre etmesi yalnızca suçunu hafifletir, asla ortadan kaldırmaz. Bu ülkede Komünizme Karşı Mücadele Dernekleri’ni kuranlara dönüp bakmak bile bunları tanımak için yeter de artar!
AKP devleti ‘AKP devletine’ dönüştürürken, cemaatin de karşılıklı mutabakat sonucu ‘Paralel Devlet’ kurduğu bugün açıkça görülüyor. Cemil Bayık’ın paralel devlet ve cemaat ilişkisi ile ilgili en son açıklaması bir iddia olsa da ilişkilerdeki ilginçliği, iç içe geçmişliği ve kirlenmeyi işaret ediyor. İddia düzeyinde olsa bile çok ürkütücü! Paris’te 3 PKK’lıyı öldüren ‘kişinin izleri Fethullahçılarla ilişkili olabileceğini gösteriyor’ diyen Bayık, BBP ile Cemaat arasındaki ilişkilere oradan da Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya'daki Zirve cinayetlerine de dikkat çekiyor…
* * *
Dün güle oynaya iktidar olanların yarattığı tahribatı bugün yalnızca birine yıkmak demokrasi ve adalet adına hiçbir sonuç doğurmaz. Ne AKP’nin ne de Cemaat’in adaleti kimseye yar olmaz! Odatv, Ergenekon, Balyoz, KCK, Şike, Cübbeli Ahmet Hoca ve DHKP-C gibi davaları ‘komplo’ olarak değerlendiren Türkiye’nin en önemli hukukçularından Turgut Kazan’ın söyledikleri bile bizim yüksek sesle ‘ne AKP ne Cemaat’ dememizi zorunlu kılıyor!