Üye Girişi
Son Makaleler

Başörtülü bacımızı cami avlusunda katletseler!
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

Küreselleşen Kerbela
“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

500 haftadır aynı yerde
27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..
Facebook
Haber Bülteni
Ezberlenecek yeni isimler var!
Yayınlanma Tarihi: Cuma, 20 Aralık 2013

Hukuğu, yasayı, yazılı olmayan ortak değerleri hiçe saymanın adıdır ‘Burası Türkiye’ lafı. Rahatsız edicidir. Hukuğa, siyasete, adalete ve vicdana aykırı bulduğumuz bir şeyin üzerine gideceğimize bu sözü eder ve geçeriz. Asıl tehlikede o zaman başlar ve sonuçta yapılan şey yapanın yanına kar kalır!
Çanakkale’de yola ‘Kahrolsun Faşizm’ yazısı yazan 13 yaşındaki çocuk ‘Abiler sloganlar atıp, yazılar yazıyordu. Değişik geldi, ben de yazdım’ demiş.
Kendisine ‘peki faşizmden ne anlıyorsun’ diye sorulunca o da ‘faşizmden kötü insanları anlıyorum’ deyivermiş! Tıpkı filmdeki Kemal Sunal Şen diyaloğu gibi. Hem de o diyalog 13 yaşındaki B.T.İ’nin doğmasına daha onlarca yıl varken yaşanmıştı...
Kibar Feyzo filminde Kemal Sunal, Maho Ağa’nın duvarına ‘Faşo Ağa’ diye yazar. Yakalandığında da kendisine ‘Faşo Ağa ne demek’ diye soraralar. Cevap 13 yaşındaki B.T.İ’nin cevabı gibidir: ‘Böyle puşt gibi i... gibi bişi..’
Ülke değişmeyince, anlayış da değişmiyor! Böyle olunca aradan onlarca yıl da geçse de faşizmin tarfi de değişmiyor! Faşizm ‘kötü insanların’ işi olarak hep kalıyor... Çocuğun o yazıyı yazdığı sırada yüzbinlerce insan ‘Hükümet istifa’ diye sokaktaydı. ‘Yeter Artık’ diyordu! Polis tazyikli sularla, biber gazlarıyla savunmasız insanlara saldırıyor, ‘orantısız güç’ kullanıyordu. Saldırılarda gencecik insanlar ölüyor, yüzlercesi de yaralanıyordu. ‘Faşo Ağa’dan yana olmayan televizyonlarda bu görüntüleri sokaktan evlerin içine taşıyordu...
Sonra ne oldu? ‘Vay sen misin bana meydan okuyan’ denilerek, gözaltılar, tutuklamalar arttı. Türkiye’de her dönem itina ile yapılan ‘fişlemeler’ ve ihbarlar tavan yaptı! Arkasından o fişlemelerin ruhuna uygun yargılamalar başladı! Yargılamaları da her dönem bir başka adla ortaya çıkan ‘hukuğun değil guguğun’ hakim olduğu mahkemeler yaptı, yapmaya devam ediyor: Sonuna kadar keyfi, sonuna kadar çifte standarta uygun!Çünkü, hukuk değil ‘guguk’ olunca her şey mümkün! Adli Tıp, B.T.İ. için ‘suçunun hukuki anlamını ve sonuçlarını algılayıp, davranışlarını yönlendirme yeteneği yoktur’ diye rapor verse de ‘koca’ Cumhuriyet Savcısı onun için 'kamu malına zarar vermek' suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsini’ rahatça isteyebilir.
Yaklaşım bu olunca keyfi ve çifte standara dayalı uygulamalar bitmez! Yaklaşım değişmeyince Mustafa Balbay’ı bırakıp Kürtleri cezaevinde tutmaya devam edersin. Anayasa Mahkemesi’nin Mustafa Balbay’la ilgili olarak vermiş olduğu ve ‘tüm seçilmişlerin serbest bırakılmasını emreden’ bağlayıcı kararı yok hükmünde sayılır.
Yüzbinlerce oyla seçilmiş milletvekileri tümüyle siyasi nedenlerle hapiste tutulmaya devam edilir. Hatip Dicle örneğinde olduğu gibi milletvekilliği bile gasp edilir. Üstelik seçilmemiş birine ‘hediye’ edilir! Milletvekilleri örneğinde olduğu gibi yalnızca Kürt olmak ya da Merdan Yanardağ örneğinde olduğu gibi yalnızca siyasi iktidara karşı olmak hapise atılmak ya da hapiste tutulmak için yeterli bir neden olabilir...
Eğer bu ülkede toplumsal vicdan henüz tümüyle toprağa gömülmemişse, tıpkı Mustafa Balbay örneğinde olduğu gibi şimdi serbest bırakılana kadar Hatip Dicle, İbrahim Ayhan, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, Kemal Aktaş ve Gülser Yıldırım isimlerini ezberleme zamanıdır. Kuşkusuz aynı zamanda MHP’li Engin Alan’ın ismini de!
Eğer çifte standart uyulamayacaksak, siyasi tercih yapmayacaksak, Gülen cemaaatiyle kapıştık diye topu cemaate atıp kaçmayacaksak bu isimleri ezberleyeceğiz ve serbest bırakılmaları için ‘ama-fakat-lakin’ demeden tavır koyacağız. Haksızlığa ve çifte standarta karşı çıkacağız: Sokakta, meydanda, gazetede, mecliste!
Adı ‘özel’ ya da değil, hukuk siyasi iktidarlara göre eğilip-bükülen bir şey olmaya devam ettikçe adalet asla yerin bulmaz. Şimdi zaman tutuklu milletvekillerin serbest bırakıldığı, Hatip Dicle’ye de milletvekilinin yeniden iade edildiği zaman olmalı.
Arkasından adil ve özgür bir Türkiye için yürümeye devam ederek, bütün siyasi davalar yeniden görülmeli ve cezaevleri boşaltılmalıdır... Bu konuda 13 yaşındaki B.T.İ.’nin annesinin ve babasının tavrı yeterince yol gösteriyor: 'Kamusu ve yolu batasıcalar bilin ki, yargılamaya katılıp çocuğumuza sahip çıkacağız ve birlikte söylemeye devam edeceğiz: Kahrolsun faşizm!’
Bugün gündemi belirleyen 'ekonominin Susurluğu' operasyonu nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın AKP'nin sonunu getireceği kesin. Bir dönem artık kapanıyor. Türkiye 31 Mart'ta yeni bir döneme uyanacak! Bu yeni dönemde ezberlenecek yeni isimlerin olmaması diliyorum...
Etiketler: yazar,necdet saraç,Ezberlenecek yeni isimler var!