
Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş so Devamı..

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yaza Devamı..

27 Mayıs 1995 tarihinden bu tarafa bir grup insan, gözaltında devletin askeri–polisi tarafından yani bizzat devlet iradesiyl Devamı..

İki hafta önce yayınlanan yazıma kaldığımız yerden devam edelim.
İddiam ve tezim şu; ılımlı İslam şeriatı kendini adım adım inşa ediyor. AKP gerçeğini anlama ve okuma konusunda direnç gösterenler, Türkiye’deki muhafazakârlaşma dinamiklerinin “ılımlı şeriat” hedefinde ilerlediğini kabul etmiyor. AKP iktidarının 11 yıllık uygulamalarının, kamu kurumlarında ve toplumsal hayattaki değişimleri bir bütünlük içinde ele almayanlar, süreci sadece AKP üzerinden okuduğundan, ılımlı şeriat için atılan her adımı ve değişimi “münferit olay” gibi değerlendiriyorlar.
İsterseniz “abartılmaması gereken” muhafazakârlık eksenindeki bu “münferit” değişimleri alt alta koyarak tekrar bakalım.
-Kızlı erkekli yaşam, yurtlar tehlike ve ahlaksızlık ürettiği görüşü dinsel referansa dayandırılarak yasaklanıyor.
-Karma eğitime dinsel itirazlar en üst düzeyde başladı.
-4+4+4 sistemiyle kız çocuklarının başları örtülüyor ve çocuk gelin adayı haline getiriliyor.
- Kıyafet değil, kamuda resmen ve fiilen sadece Sünnilik ekseninde örtünme özgürlüğü yaşanıyor.
- Zorunlu din dersi yetmedi, Peygamberin Hayatı ve Kuranı Kerim gibi iki yeni din dersi eğitime eklendi.
- Çocuklar din derslerine takke ve başörtüsü ile geliyor. Din derslerinde Arapça ezberler dayatılıyor ve okutuluyor.
-Okul müdürleri daha çok din dersi öğretmelerinden seçiliyor.
- İHL, İlahiyat Fakültesi, Kuran Kursu yetmedi! Şimdi “Vaaz Okulu” yolda.
-Kamu kurum ve kuruluşlarında imamların önemli müdürlüklere atanması. (Örnek, Polis Akademisi Başkanlığı ve YÖK Genel Sekreterliği gibi)
-Alkollü içkilere devasal vergi artırımı, satışların ve kullanımın yönetmeliklerle sınırlanması. Kamu kurumları ve bunlara bağlı sosyal tesislerde içki yasağının getirilmesi.
-İslamcı kuruluşların ve cami yaptırma ve Kuran Kursu derneklerinin dernek sayısı olağanüstü şekilde artmaya başladı.
-Cami sayının 90 bine ulaşması. AVM, fabrika, okullarda, özel ve kamu kuruluşlarında cami/mescit yapılaması zorunluluğu.
-Cuma günlerine özel “namaz” için alış verişlerin durdurulması, işyerlerine ve çalışanlara yönelik atan baskı.
- “Aile imamı” olmaz mı? İmamlar din ve ahlak polisi haline getirilip, “mahallenin kanat önderi” ilan ediliyor.
- Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda (SHÇEK) “Ünvan Değişikliği Sınavı” sonucu din görevlisi adı altında imamlar müdür olarak atanıyor.
-Sahillerde haremlik-selamlık plajlar artık istisna değil, yaygınlaştırıldı.
- Kamu ve özel televizyonlarında Sünnilik ekseninde artan dini telkin programları ve TRT Diyanet TV!
Pinokyo, Heidi ve Şirinler gibi çizgi filmler Sünnileştirildi.
-Özel ticari kurumlar ve Diyanet işbirliği ile gıda’da “helal” ve turizmde “hilal” sertifikasyonuna geçilmesi.
-Din kardeşliği uğruna, İslamcı sermaye/ticari işletmelerinde sigortasız ve güvencesiz çalışma yaygınlaştı.
-MÜSİAD ve TUSKON gibi İslamcı sermaye kuruluşlarının son 11 yıllık sermaye artışındaki devasal ve olağanüstü büyüme.
- Diyanetin kürtaj fetvası
- Öğrencilere devlet eliyle umre turu
- “Teröre karşı” mele ve molla açılımı
- Kadına yönelik şiddete Diyanetli çözümler..
Birileri halen “münferit” ya da “istisnai” olarak görmeyi tercih ediyor.
Her İslami, muhafazakâr ve şeriatlaşma adımı tek tek değil, büyük hedefin bütünlüklü tablosu içinden bakılarak görülür.
Şeriatın ılımlı sesi haline gelen TRT’yi, özel yaşamda, kamuda ve okullarda etek boylarına, kızlı erkekli hayata müdahale eden iktidarı kaygıyla izlemeyelim de ne yapalım?
Dini ve muhafazakârlık eksenindeki bu değişimleri ve uygulamaları nasıl güç kazanarak mahallenin uyulması gereken kuralı haline getirildiğine kör mü kalmalı?
Dedik ya değişim “münferit” ya da “istisnai” değildir;
Muhteşem Yüzyılın Hürrem Sultan’ı bile memelerini kapatıp namaz kılmak zorunda kaldı!
Seküler hayat ve sanat itibarsızlaştırılıyor. Merdiven altı kaçak atölyede ve fabrikalarda çalışana oruç tutma ve namaz kılma baskısı yapılıyor.
Ilımlı şeriat adım adım geliyor. Yumuşak geçişler yaparak kanıksanıyor. Alıştırarak geliyor.
Önce kıyafetleri, sonra haremlik selamlık sahilleri muhafazakârlaştırıyor. Ardında helal yiyip, helal içmeyi öğretiyor, dayatılan yeni yaşam tarzıyla. Kamusal alanı ve ortak mekânlarımız camileşiyor. Ardından eğitim dinselleştirilip, müfredatlar şeriatlaşıyor.
Muhafazakârlık aile ve kadını teslim alıyor, TBMM konuşmaları Kuranlaşıyor ve devlet protokolü Cuma’laşıyor. Kamusal hizmetler seküler niteliğini kaybederek, diyanet ve dualarla dinselleştiriliyor.
Toplumsal kesimlerin kronikleşmiş ve hukuk, insan hakları, demokrasi ve laiklik ekseninde çözüm bekleyen sorunları “din kardeşliği” üzerinden ılımlı şeriata havale ediliyor.
Türkiye’de ılımlı şeriata dayalı dini vesayet sistemi vardır. Artık gözler açılmalı ve hakikat görülmelidir.